Köşeyi döndüklerinde dik yokuşu tırmanmaktan hayli yorulmuş olan Dora küçük ve kısa bir yokuş sokakla karşılaştı. Her iki yanında sevimli küçük kahve dükkanları ve tam karşılarında bakımsız bir küçük kahve daha. Kahvenin önünde ki tek masada hafif kilolu kendisi yaşlarda bir bayan ile neredeyse dedesinin öldüğü yaşlarda sert yüz hatlarına sahip dik saçlı birisi oturmaktaydı. Koyu bir sohbete dalmış olduklarını fark etti. Tahir Hoca onlara doğru gidiyordu ki onlar da Tahir Hoca’yı fark ettiler.
“Tahir Hoca, hoş geldin vre. Özlettin kendini”
Kosta yerinden kalkarak sarıldı eski dostuna.
“bak vre, sana Bayan Eli’yi tanıtayım, sözünü ettiğim Eftelya’nın torunu kuzum”
“memnun oldum Bayan Eli, nasılsınız”
“ben de çok memnun oldum efendim, Harrie ismini duyunca çok heyecanlandım ve sabırsızlıkla haberinizi bekledim ama değdi sanırım beklememe”
Bayan Eli bu sözleri sarf ederken gözü Dora’ya kaymıştı. İki torun hafif yaşlı gözlerle birbirlerine sarıldıklarında yılların kilit vurduğu gözyaşları boşalmıştı. Dora anlam veremiyordu yaptıklarına ama sarıldığı kişi ile sanki bütün ömrünü geçirmiş gibi hissetmekteydi.
Kosta yaşlı gözlerle içerden iki sandalye daha çıkartıp dar sahanlığa yerleştirdi. Eli ve Dora içgüdüsel olarak el ele tutuşmuş vaziyette yan yana oturmuşlardı. Dora şaşkındı olan biten karşısında ama Eli kendinden emindi. Sessizliği Kosta bozdu;
“kahveler nasıl olsun vre, sade için bence, şekerle bozmayın tadını güzelim kavemin”
Kosta içeriye giderken Eli derin bir nefes aldı ve Dora’ya bakarak konuşmaya başladı;
“ben babamın üçüncü çocuğuyum. 1961 yılında doğmuşum. Yani iki kuzenin daha var”
Dora bir anda beyninden vurulmuşa döndü, “iki kuzen daha mı? Kuzen mi?”
“aman Tanrım, sen bilmoorsun”
Bu kez şaşırma sırası Bayan Eli’ye gelmişti;
“dur sana anlatayım. Babaannem, yani Eftelya harp zamanı Turk askerine esir düşmüş, ama Eftelya inanmıyor ki savaşa. Kimin ihtiyacı var ona yardım etsin, bütün derdi o. Ama bizi ilgilendiren o esir düşmeden önce olanlar. Dedem, yani senin de deden Harrie bir İngiliz nakliye gemisinde yaralılara bakmakla görevli. Geminin adı STAR OF ENGLAND. Eftelya hiç unutmamış o ismi. Çıkartmanın ilk günü dedemiz hiç karaya ayak basmamış ama sonra ki günlerde karaya çıktığında yine aynı görevine devam etmiş. Babaannem de burada görevli bir hasta bakıcı ve dedemle tanışıp yakınlaşmaları da çok zaman almamış. Aşk işte kuzum. Hani derler ya, ilk görüşte. Babaannem Turk hastanesinde görevli iken fark etmiş hamile olduğunu ve babam İngilizler Çanakkale’yi terk ederlerken doğmuş. Babaannem hamile olduğunu söyleyemeden ayrılmışlar yani dedemle ve bir daha da ondan hiç haber alamamış. Hep O’nu sevdi Eftelya, öldüğü 1972 yılına kadar da kimse olmadı hayatında. Babamdan ve bizlerden başka…”
Dora hıçkırıklarla ağlıyordu artık. Eli’nin sözlerini duymuyordu, dedesi ve Eftelya aynı yıl ölmüşlerdi, belki de aynı anda. Yarım kalmış bir aşk, yarım kalmış hayatlar. Savaşın belki de hiç görülmeyen bir yüzü ile karşı karşıyaydı Dora…
YAZARLAR
20 Eylül 2019 - 10:32
Eftalya 3
Köşeyi döndüklerinde dik yokuşu tırmanmaktan hayli yorulmuş olan Dora küçük ve kısa bir yokuş sokakla karşılaştı
YAZARLAR
20 Eylül 2019 - 10:32
İlginizi Çekebilir