‘’Bu yıl kışlık ta yapılmaz, hiçbir şeyin yanına varılmıyor ki,’’ diye girdi söze.
***
Kışlık önemliydi neticede. ‘’Kışlık hazırlığı’’ özellikle de ‘’Kıtlık Bilinci’’ ile yaşayanlar için mühim bir koşturmacaydı. Peki kıtlık bilinci neydi? Ben hep Anadolu insanının henüz tüketim toplumu haline gelmediği, kullan at temalı ürünlerin hayatlarına girmediği dönemlerde yaşayanların bu bilince sahip olabileceklerini düşündüm. Bugünden çok yarını düşünenlerin, ya yarın bulamazsak, bulsak da ya aynı paraya alamazsak diyenlerin sahip olduğu bir bakış açısıydı bu. Bazen istifçiliğe meyleden ‘’atamama’’ duygusunu da beraberinde getirirdi kimi zaman. ‘’Aman lazım olur elleme,’’ derlerdi genelde. İşte bu duygularla yaşayanlar için önemli bir husustu işlek kışlık hazırlıkları.
Sebzesiydi, meyvesiydi, kurutmalıklarıydı derken liste uzayıp gidiyordu. Hepsinin de alınacağı zamanı iyi kestirmek gerekiyordu. Pazara yeni gelmeye başladıklarında bir de son zamanlarında pahalı olurlardı. Ortasını denk getirmek lazımdı bu yüzden. Astarı yüzünü geçerse ne anlamı kalırdı öyle değil mi?
Pazarda güvenilir bir esnaf bulmak ta önemliydi artık. Patlıcan alacaksın seçtirmiyorlar. Patlıcan seçtirilmez mi? Hani domates desen, müşteri eziyor diyeceğim. Ama yok, ‘’Bunlar nasıl olsa alacaklar,’’ deyip ağız birliği ediyorlardı işte. Güvenilir esnaf oldu mu o iyisinden verirdi. Pazar tenhaysa seçmeye bile müsaade ederdi.
Mesela, ben oldum olası beceremedim bu pazar işini. Orada muazzam bir denge var. Yakalayamıyorum arkadaş, en tazesini en uygun fiyata almaya çalışıyorum ama olmuyor. Ya iyisini alıyorum pahalı oluyor ya ucuzunu alıyorum çürük çıkıyor. Ortası yok mu bunun?
***
‘’Nasip, tabi yapılsa iyi olur,’’ diye umursamazca cevapladı. ‘’Eksiğin, gediğin var mı? Faturalarını yatırabildin mi?’’ diye ekledi.
‘’Her şeyim tam sen merak etme, postaneye gittim mi her işimi de hallediyorum,’’ dedi.
İkisi de artık konuşacak konu bulamadıklarından, alakasız mevzulardan dem vurduklarının farkındaydı.
Baba yadigarı üvey anasını haftada bir ziyaret ederdi Mehmet amca. Babası ‘’Oğlum bana bir şey olacak olursa göz kulak oluver,’’ diye vasiyet etmese gelip gider miydi bilinmez ama ihmal etmezdi.
‘’Hadi bana müsaade o zaman,’’ diye noktalamak istedi bu haftaki sipariş ziyaretini. ‘’Müsaade Allah’tan yavrum,’’ dedi üvey anası. ‘’Haa dur, salça koyduydum,’’ diye kapının arkasındaki kim bilir kaçıncı kullanışı olduğu belli olmayan poşeti uzattı. Mehmet amca ‘’Evde var, zahmet etme,’’ dese de dinletemedi, aldı poşeti. Metro durağına geldiğinde hava kararmış vakit akşamla yatsı arasıydı. Önce rüzgârı, sonra kornası, en son da kendisi geldi metronun.
O poşetteki salçanın hikayesi borcum olsun demiştim ya kıymetli okur, ödemiş olduk vesselam.
Bu haftayı da Samipaşazade Sezai ile noktalayalım:
"Galiba emanet edecek bir sırrı, teslim edecek son bir sözü vardı.
Fakat kime söylemeli? Nehir merhametsiz! Ağaçlar hissiz! Bulutların arasında büsbütün kurtulmaya çalışarak ışık saçan ay kayıtsız!"
Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu haftalar dilerim.
Kalın sağlıcakla.
YAZARLAR
09 Haziran 2022 - 10:04
Emanet
‘’Bu yıl kışlık ta yapılmaz, hiçbir şeyin yanına varılmıyor ki,’’ diye girdi söze
YAZARLAR
09 Haziran 2022 - 10:04
İlginizi Çekebilir