Kadim bir milletin "tekrar doğuşu"

Bugün 18 Mart Çanakkale Zaferi… Yazım her ne kadar 19 mart günü yayınlanacaksa da ben bugünün enerjisiyle yazıyorum… 600 asırlık büyük bir imparatorluğun son can çekişmeleri ve yeni bir ruhla doğan bir millet… Millet her ne kadar aynı olsa da milletin enerjisi ve motivasyonu tamamen farklı ve yenilenmiştir… Savaşlardan yorulmuş, tükenmiş ve elde avuçta kalan bir avuç insan… Kadın-erkek çoluk-çocuk herkes yaşam mücadelesinde… Ruh tamamen yeni… Adeta kabuk değişimi, yeniden doğuş…
Bildiğimiz tarihte Türk milleti tarih sahnesinde hep ön sıralarda, çoğu zaman başrol oyuncusu olarak karşımıza çıkıyor. Atatürk’ün keşfettiği ve mutlaka üstünde durulması gereken noktalara göz atarsak “bilmediğimiz, öğrenemediğimiz(!) tarihte” de eminim ki Türk milleti çok kadim ve değerli bir millet… Atatürk bunu hem sezgisel olarak hem de araştırmalarından keşfetmiş olsa gerek ki “Türk Tarih Tezi” üzerinde fazlasıyla durmuş. Atatürk'ün, "Anadolu 7000 yıllık Türk beşiğidir" sözü de elbet kayda değerdir ve üzerine araştırılması gereken önemli bir konudur. Sonrasında yani Atatürk’ün ölümünden sonra ise bir şekilde bu konunun üstü kapatılmış… Sebeplerini düşünmek gerek! Kimler üstünü örtmeye ve neden bunu yapmaya ihtiyaç duydu biraz sorgulamak gerek sanırım. Eğer keşfedilmemesi gereken bir şeyler varsa bunun öğrenilmesi engellenmiş bir şekilde. Ancak her gerçeğin ortaya çıkacağı bir zaman vardır ve gerçeklerin ortaya çıkışını hiç kimse hiçbir zaman engelleyememiş, ancak geciktirebilmiştir. Bakalım zaman ileriki süreçlerde bizlere neler gösterecek?
Dönelim bir milletin tekrar doğuşuna… 18 Mart Çanakkale Zaferi ile fiziksel olarak tekrar ayağa kalkan bu kadim millet şimdiki zamanda ise ruhsal olarak bir uyanış sürecinde. Türkler… Tarihin vicdanı ve merhameti olan, duyguları ve kalbiyle yaşayan bir millet… Tarihte bu kadar ön planda olmamızın sebebi de belki bu özelliklerimiz… Asil bir kan taşıyoruz ve başımız ne zaman sıkışsa o asil kan mutlaka kendini gösteriyor… Yaşadığımız bu zor süreçlerde de yine içimizdeki vicdan, merhamet, yardımseverlik ortaya çıkıyor. Bu özelliklerimizi yaşatmalıyız, bizi biz yapan değerlerimiz bunlar. Bizim için canlarını hiç düşünmeden veren bütün şehitlerimizi anarak ve bıraktıkları mirasın değerini bilip bu güzel vatana ve değerlere sahip çıkarak onlara olan borcumuzu ödemeli ve çocuklarımıza da güzel değerlerle birlikte bu güzel vatanı bırakabilmeliyiz…
İnsanlık olarak baktığımızda bütün milletler elbette ki çok değerli ve ruhsal boyutlarda hepsinin üstlendiği belli görevler var. Ancak bir Türk olarak yazımı şu şekilde bitirmek istiyorum yine de… “Ne mutlu Türküm diyene….”