KALEM Farkıyla...

Kazılar

Kazılar

Arkeolojik kazılar toplumun her kesiminin ilgisini çekmekte. Bulunan taşlar ve o taşların üzerinde ki Tamga’lar, lahitler ve içerisinden çıkanlar, yazıtlar, tabletler… Özellikle coğrafyamız bu konuda çok büyük bir zenginliğe ev sahipliği yapıyor. Geçtiğimiz günlerde Denizli’de ortaya çıkan bulgular da İÖ 490 yıllarına ait Türk Tamga’ları bulunmuş. Hele bir Tamga oldukça dikkat çekici. Bu gün Kırım Bayrağında ki Tarak Tamga’sı. Hani biz Türkler 1071 yılında yapılan savaş sonrası Anadolu’ya girmiştik? Bunun yanlış olduğu o kadar bariz ki, bulgular defalarca kez bu yanlışlığı ortaya koymuş durumda.
Hazar Türkleri aslında bu noktada bizlerden saklanan bir tarih olarak gözümüzün önünde durmakta. İncelenmesi, okullarımızda okutulması gereken bir dönem Hazarlar dönemi. Türklerin Macarların, Kızılderililerin, İtalyanların atası olduğu gerçeği tüm dünya tarihçileri tarafından gizlense de gerçekler fışkırıyor artık gün yüzüne topraktan. Çok yakında Çin’de ki TÜRK PİRAMİTLERİ de gün yüzüne çıkacak, inanıyorum. İstedikleri kadar saklasınlar.
İnsanoğlunu yönlendirme çabaları aslında çok eskilere dayanmıyor. Arkeolojinin bir bilim dalı olmasıyla, toprak altında ki bulguların bilimsel deneylerle analiz edilmeleriyle tarihsel yönlendirmeye ihtiyaç olduğuna kanaat ediyor dünyanın egemen güçleri. Tabi ki bunun temelinde Vatikan var. Uydurma din olan Hıristiyanlık var. Özellikle tabletlerin ve Endülüs âlimlerinin kitaplarının saklandığı yer olması Vatikan’ı bu duruma sokuyor. Vatikan’ın hayatta kalması, hükmeden durumunu koruması ancak cahil bırakılmış toplumlar ile mümkün olabilir ki bu gün yaşadığımız durum. Çarpıtılmış ve uydurulmuş tarih ile yanılgı içinde yaşayan dünya halkının din ile yönetilmesi kolaylığı cazip geldi bir kez kiliseye. E tabi bunu gören diğer dinlerin ulemaları da aynı yolu izlemekten geri durmadılar. Üç kitap -ki Zebur isimli bir kitaptan bahsetmek pek de mümkün değildir, o yüzden üç kitap- ve Sümer tabletleri benzer hikayelerle donatılmış ve günümüze dek gelmişlerdir. Hele ki Kuran için uydurulan; “kendi dilinde okunması sevaptır” safsatası anlamadan okuyanlarca oluşan bir Müslümanlık yaratmış durumda. Duvarda asılı duran kitap, okunmasın diye erişimi zorlaştırıldıkça zorlaştırılmış.
Tevrat, İncil, Kuran, Veda, PopolVuh, Sümer tabletleri. Hepsi aynı hikâyeyi anlatan, günümüze erişmiş bilgi topluluğu. Özellikle İncil isa’dan çok sonra ortaya çıkmış bir kitap. Oysa ki; öncelikle Göbekli Tepe ortaya çıkınca ve Anadolu’da bilinen tarihin değişmesini sağlayacak Türk izlerine rastlanınca bir anda tüm bilinenler çöpe atılma noktasına geldi. Artık geçmişin izahı bilinen şekliyle çok da inandırıcı değil düşünen ve sorgulayan için.
Tamga’lar (damga) iyi okunmalı, üzerine; “ALİ AYŞE’Yİ SEVİYOR” falan gibi yazılar yazılmamalı boyalarla. Koruma altına alabilmeliyiz geçmişimizi, tarihimizi. Bizler geliştirmeliyiz arkeolojik kazıları. Bizler yatırım yapmalıyız bu alanda. Dünya tarihi değişecekse eğer, bu bizim sayemizde olmalı. Tıpkı atalarımızın yaptığı gibi, dünya tarihini bizler değiştirmeliyiz.

Düşünceleriniz...

Ufuk Cankaya

Ufuk Cankaya

Tüm Yazıları

Son Yazıları

Arşiv

Takipte Kalın

Çanakkale'nin En Popüler Yerel Gazetesi Kalem, IOS & Android'de...

Kalem gazetesi artık IOS & Android cihazlarınızda. İndirin, seçkin yazarlardan etkin yorumlar, gündem yaratan haberler artık parmaklarınızın ucuna gelsin.

Uygulamayı ücretsiz indirebilir, bir hafta boyunca ücretsiz kullanabilirsiniz. Deneme süresinin sonunda satın alma seçeneklerimizi kullanarak gazeteye sahip olmaya devam edebilirsiniz.

ÜST