“2050’den önce Mars’ta en az 50 bin kişi çalışıyor olacak” sözü bu hafta söylendi. Bir bilim yazarı; Stephen PETRANEK söyledi bu sözü. Devam da ederek ABD ile Çin arasında Mars yüzeyine ilk insanı ulaştırma yarışından bahsetti ve Mars ile ilgili bilgiler verdi. MARS.
Biz henüz Tunceli kırsalı ile baş edemezken, insan ayağı değmemiş baş gezegenler hakkında bilgi sahibi olabilen dünyalılar var günümüzde yaşayan. Ne tuhaf, öyle değil mi?
Üstelik bir girişimci, ElonMusk tarafından kurulan ve adı da Space X olan bir özel şirket bu işe kalkışmış Amerika’da. Dünyanın çivisini yerinden oynatacak olan biz Türk’ler ise köprülerimizin inşaatlarını yabancılara ihale ediyoruz. Peki, bizim ülkemizde birisi çıksa da ElonMusk gibi ve bir özel uzay bilimleri geliştirme şirketi kursa, mesela adına da FEZA A dese; ne olur? Devlet desteği görür mü, üniversitelerimiz yardımına koşar mı, özel sektör tüm ihtiyaçlarında piyasa altı fiyat desteği verir mi? Yok, bunlar işe yaramaz ünlü futbolculara (bakın sporcu demiyorum, futbolcu diyorum), subliminal tuzaklarla dolu dizi oyuncularına falan sağlanan olanaklar. Biz Ahmet Kural’ın şarkıcı sevgilisi Sıla’ya nasıl eziyet çektirdiğini merak eden, Arda Turan’ın uçkuru peşinde koşan bir topluluk olduk ne yazık ki. Oysa ki; ileri dünya ülkeleri yer kürenin geleceği konusunda endişeli. Hızla tükettik yaşadığımız gezegeni. Kaynakları kurumuş, yaşam şartları elverişsiz hale dönüşmüş dünya gezegenine alternatif aramaktalar. Hatta, daha da ileriye giderek, insanın yaşamasına elverişli ortamı meydana getirebilecekleri gezegenleri bulmaya çalışıyorlar. Yediğimiz çekirdeğin kabuğunu oturduğumuz bankın yanında ki çöp kutusuna atmak yerine, yere atmayı yeğleyen bizlerin anlamadı zor durumlar bunlar. Gezegene sahip çıkma gibi bir düşünce olabilir mi? Bu kabul edilebilir mi? Gerçek şu ki; bu durumları kabul etmeli ve artık Türkler olarak bizler de bu teknolojik yarışın içine girmeliyiz. Dünya insanları arayı açmış gitmekteyken bizler bu gün olduğu gibi kulağımızın üstüne yatıp uyumaya devam edersek “yarın” denilen gelecek ile bir bağımız kalmayacak.
Üstelik bir girişimci, ElonMusk tarafından kurulan ve adı da Space X olan bir özel şirket bu işe kalkışmış Amerika’da. Dünyanın çivisini yerinden oynatacak olan biz Türk’ler ise köprülerimizin inşaatlarını yabancılara ihale ediyoruz. Peki, bizim ülkemizde birisi çıksa da ElonMusk gibi ve bir özel uzay bilimleri geliştirme şirketi kursa, mesela adına da FEZA A dese; ne olur? Devlet desteği görür mü, üniversitelerimiz yardımına koşar mı, özel sektör tüm ihtiyaçlarında piyasa altı fiyat desteği verir mi? Yok, bunlar işe yaramaz ünlü futbolculara (bakın sporcu demiyorum, futbolcu diyorum), subliminal tuzaklarla dolu dizi oyuncularına falan sağlanan olanaklar. Biz Ahmet Kural’ın şarkıcı sevgilisi Sıla’ya nasıl eziyet çektirdiğini merak eden, Arda Turan’ın uçkuru peşinde koşan bir topluluk olduk ne yazık ki. Oysa ki; ileri dünya ülkeleri yer kürenin geleceği konusunda endişeli. Hızla tükettik yaşadığımız gezegeni. Kaynakları kurumuş, yaşam şartları elverişsiz hale dönüşmüş dünya gezegenine alternatif aramaktalar. Hatta, daha da ileriye giderek, insanın yaşamasına elverişli ortamı meydana getirebilecekleri gezegenleri bulmaya çalışıyorlar. Yediğimiz çekirdeğin kabuğunu oturduğumuz bankın yanında ki çöp kutusuna atmak yerine, yere atmayı yeğleyen bizlerin anlamadı zor durumlar bunlar. Gezegene sahip çıkma gibi bir düşünce olabilir mi? Bu kabul edilebilir mi? Gerçek şu ki; bu durumları kabul etmeli ve artık Türkler olarak bizler de bu teknolojik yarışın içine girmeliyiz. Dünya insanları arayı açmış gitmekteyken bizler bu gün olduğu gibi kulağımızın üstüne yatıp uyumaya devam edersek “yarın” denilen gelecek ile bir bağımız kalmayacak.
