Tarih boyu yaşayan tüm insanlar ilk hemcinslerini hep merak etmişlerdir, tıpkı bugün bizlerin de merak ettiği gibi. Bu merak beraberinde birçok önemli soruyu da yanında getirir aslında.
Örtünme gereği nasıl hasıl oldu?
İlk insan diye bir kavram olmasına rağmen nasıl birçok dil meydana geldi?
Yırtıcı diş ve tırnakları olmayan, hızlı koşamayan, uçamayan ve doğada ki yaratıklara oranla güçlü kasları bulunmayan insan nasıl dünyanın vahşi yapısında varlığını koruyabildi?
İlk ekmek nasıl üretildi?
Bira nasıl mayalandı?
Şarap nasıl üretildi?
Et niçin pişirildi?
Tanrılar nasıl ortaya çıktı?
Niçin Tanrılara yakarış göğe bakarak yapıldı?
...
İlk modern insan olarak şimdilik Sümerler’i kabul ediyoruz. İnsan denilen yaratık bir anda Mezopotamya’da çiftlik hayatına geçerek hayvanları evcilleştirmeye, tahıl üretimine ve yarı mamül olan un imalatına daha sonra da tam mamül olan ekmek üretimine geçiyor. Kendince bir ifade biçimi geliştirerek olayları kayıt altına alıyor. Eğitim sistemi teşkil ederek çocuklarını yarınlara hazırlıyor yetişkin neslin tecrübeleri ışığında. Eğitmenler sınıfı hasıl oluyor. Gökyüzü ile ilgileniyorlar ve bu gün kullandığımız takvimi oluşturuyorlar. Gezegenleri keşfederek burçları bu güne dek gelen simge ve sistemle ortaya koyuyorlar. Muhasebeyi teşkil ederek yaptıkları ticareti kil tabletlere not alıyorlar. Topluluklarını kentsel yaşama dönüştürerek yönetim birimleri oluşturup kurallar koyuyorlar ve askeri düzene geçerek topluluklarının ticari zaferi için savaşlar yaparak ganimet denilen iğrençliği keşfediyorlar. Tapınaklar, sunaklar inşa ederek Tanrılar ile aralarını hoş tutmaya çabalıyorlar. Tapınaklarda kadınlar Tanrılar adına fahişelik yaparak din adamlarına para kazandırıyorlar ve en eski mesleği icat ediyorlar. Tapınaklarda ki fahişelerin bakireleri başı açık olarak ayırt edilirken, tapınağa para kazandırmak için gönüllü olarak fahişelik yapanlar ise türban denilen örtünme modelini icat ederek fark yaratıyorlar.
Tüm bunlar nasıl bir anda ortaya çıktı? Sümerlerin konuştuğu dil bu güne dek niçin gelmedi? İnsanlık bu kadar lisan çeşitliliğine nasıl ulaştı? Yoksa tüm bildiklerimiz yalan mı? Yoksa bizler gerçekten dünyaya ait değil miyiz? Dünya yüzeyinde ki yaşam tarzına tamamen zıt bir sisteme sahip olan insan hayatı gerçekten de tabiatı yok eden, gezegeni öldüren bir topluluk olarak kendisini ortaya koyarken başkaca bir şey düşünmek aslında çok ütopik gelmiyor mu sizlere de? Bana geliyor doğrusunu söylemem gerekirse.
Sümer tabletleri yazar ki; insanı bir başka gezegenden dünyaya gelen canlılar yaratmıştır. Sürekli gökyüzüne tabletlerde yazan tabirle “göksel arabaları” ile gittikleri ve yine aynı “göksel arabaları” ile gökyüzünden dünyaya döndükleri için de işçi sınıfı olarak üretilen insan dualarını o çok korktukları Tanrılarına gökyüzüne bakarak yapmaktaydı. İnsana o çağlarda hiç çıkmadığı uzayı da öğreten yine aynı tabletlere göre bu başka gezegenden gelen canlılardı. Sümer tabletlerinde geçen tufan daha sonra semavi dinlerde de işlenerek aslında tekraren insanlığı kontrol altına alma çabasından başka bir şey değildi. Yine tabletlerde geçen bir önemli metne göre o başka gezegenden gelen canlılarında inandıkları bir yaratıcı vardı ve bu yaratıcı onları bu dünyada artık görmek istemediği için dünyayı bize bırakarak buradan çekildiler. Hem de yine tabletlerde yazdığına göre büyük bir itirafla; “kendimizi yüce Yaradan’ın yerine koyarak insanı yarattığımızı sandık, oysa ki insanın meydana gelmesine yüce Yaradan’ın izniyle sadece aracılık ettik. Artık burayı terk etmeliyiz, dünya insana armağanımız olacaktır” diyerek o göksel arabalarına bindiler ve gittiler. Bu sözlerin ardından Kral ANU oğlu EA’ya insanlar için gerekli olan formülleri bırakmasını ve diğer formülleri de bir sandığa koyarak saklamasını öğütler. Nerede mi? Mısır da, kendi yaptıkları piramitlerin önünde ki ANU tasfirli sfenksin önünde ve emreder ki o sfenkste ki kendi tasfiri değiştirilsin. Günümüze gelen sfenks bu şekilde değiştirilir. Bir emir daha verir Kral ANU oğlu EA’ya; “insanlar için değişik diller tasarla ve her bölgede farklı dil ile anlaşmalarını sağla ki birlik olmaları imkansız hale gelsin”.
Nasıl? İyi mi? Çok uçuk değil mi? Evet, bilimkurgu sanki ama biz bunlara kulak kapatırken batı iştah kabarttı ve Tapınak Şövalyeleri ile de o gizli formüllerin içerisinde olduğu sandığı buldu. Hani hep aradıkları “KUTSAL AHİT SANDIĞI”.
Tarih boyu uçmak istedi insan, hep tapındı bir şeylere ve o bir şeyler hep gökteydi insan için, hep gökte.
Sandıkta bulunan formüller “ME” teknolojinin son iki yüz yılda patlamasına sebep oldu. Sümerlerden beri patlamayan teknoloji son iki yüz yılda patladı gitti. Çünkü Tapınakçıların buldukları anca çözümlenebilmişti. Buharlı makine, patlamalı motor, enjeksiyon... Hepsi göksel arabaları tekrar yaparak Tanrıların gittiği gökyüzüne çıkmak ve onları aramak için. Uzaylı dediğimiz Tanrılar diye geçmişte adlandırılan göksel varlıklara ulaşmak için her şey.
Kimilerinize göre bu yazıyı okuduğunuzda uçtum ama kimilerinizin de kafasında ki sorularla dolu boşluklara “derz” oldum sanırım. Neyse, icat edilmiş inançlar ile sıkıştırılmış hayat ancak bize öğretildiği kadar yaşam imkanı sunarken bu sınırları aşanların yakaladıkları ileri teknoloji ile avunma günlerinin getirdiği mutluluğunuz daim olsun. Ne diiiim?
YAZARLAR
21 Kasım 2019 - 10:40
Mutluluklar İnsanlık
Tarih boyu yaşayan tüm insanlar ilk hemcinslerini hep merak etmişlerdir, tıpkı bugün bizlerin de merak ettiği gibi
YAZARLAR
21 Kasım 2019 - 10:40
İlginizi Çekebilir