Türkiye'de son yıllarda artan enflasyon rakamları, sadece market raflarını değil, hukuk sistemindeki dengeleri de derinden sarstı. Yıllarca süren davalar, trafik kazaları, haksız fiiller veya kamulaştırmalar sonucunda haklı çıkan vatandaş, kazandığı tazminatı eline aldığında büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordu. Çünkü dava açıldığında bir ev parası olan tutar, dava bittiğinde belki de bir telefon parasına dahi denk gelmiyordu.
Vatandaşın en büyük şikayeti, adaletin geç tecelli etmesiyle birlikte gelen maddi kayıptı. Mevcut sistemde borçlu olan taraf, borcunu ödemek yerine parayı bankada veya ticarette değerlendirmeyi tercih ediyordu. Çünkü ödeyeceği "gecikme cezası" yani yasal faiz, piyasadaki enflasyonun ve mevduat faizlerinin çok çok altında kalıyordu. Kısacası, borcunu ödemeyen ödüllendiriliyor, alacağını bekleyen vatandaş ise cezalandırılıyordu.
Sistem Nasıl İşliyordu?
Mevcut yasalara göre, eğer taraflar arasında özel bir sözleşme yoksa (haksız fiil, tazminat vb.), uygulanan yasal faiz oranı yıllık yüzde 9 veya yüzde 12 seviyelerinde kalıyor, Cumhurbaşkanı kararıyla bu oran en fazla iki katına, yani günümüzde olduğu gibi yüzde 24'e çıkarılabiliyordu. Ancak yıllık enflasyonun bu rakamların çok üzerinde seyretmesi, "paranın zaman maliyetini" karşılamaktan çok uzak kalıyordu.
Bu durum, Kahramanmaraş'ta yaşanan bir deprem davasıyla yargının en tepesine taşındı. Depremde yıkılan bir taşınmaz için açılan tazminat davasında, mahkeme mevcut faiz oranlarının vatandaşın zararını karşılamadığına ve Anayasa'ya aykırı olduğuna hükmederek dosyayı Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) taşıdı.
"Mülkiyet Hakkı İhlal Ediliyor"
Yüksek Mahkeme, yaptığı incelemede devletin vatandaşın mülkiyet hakkını korumakla yükümlü olduğunu hatırlattı. Paranın değerinde oluşacak aşınmayı telafi edecek mekanizmaların kurulması gerektiğine dikkat çekilen kararda, mevcut faiz oranlarının (yüzde 24) enflasyonist ortamda yetersiz kaldığı ve borçlunun borcunu ödemekten kaçınmasına yol açtığı vurgulandı.
AYM, borcun geç ödenmesi durumunda alacaklının enflasyon karşısında ezildiğini, mevcut yasal faiz düzenlemesinin bu kaybı önleyecek bir güvence sunmadığını belirtti. Mahkeme, "Hukuk sisteminde alacağın değer kaybını önleyecek etkili bir yol bulunmuyor" tespitini yaptı.
Ve Beklenen Müjde Geldi: O Sınır Kaldırıldı!
Milyonlarca vatandaşı sevindirecek haber, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği iptal kararıyla geldi. AYM, yasal faizi yıllık yüzde 12 ile sınırlayan ve Cumhurbaşkanı'na bu oranı en fazla bir katına kadar artırma yetkisi veren (maksimum %24) kanun maddesini Anayasa'ya aykırı bularak iptal etti.
Bu ne anlama geliyor? Artık haksız fiillerden, kazalardan veya tazminatlardan doğan borçlarda uygulanan ve enflasyonun çok altında kalan "düşük faiz" dönemi kapanıyor. Vatandaşın alacağı, enflasyon karşısında erimeyecek şekilde yeni bir düzenlemeye kavuşacak.
9 Ay Sonra Yürürlükte
Mahkeme, oluşacak yasal boşluğun giderilmesi ve Meclis'in vatandaşın lehine, enflasyon şartlarına uygun yeni ve adil bir faiz sistemi (değişken oranlı veya enflasyona endeksli gibi) getirebilmesi için iptal kararının Resmi Gazete'de yayımlandıktan 9 ay sonra yürürlüğe girmesine karar verdi.
Böylece, alacaklı vatandaşların parası artık pul olmayacak, borçlular ise "nasıl olsa faiz düşük" diyerek ödemeyi geciktiremeyecek.
Editörün Açıklaması: Bu haber, "sözleşme dışı" borçları (trafik kazası tazminatı, haksız fiil, sebepsiz zenginleşme gibi) kapsıyor. AYM, yeni düzenleme yapılana kadar 9 aylık bir süre tanıdı, bu süre içinde Meclis'in çok daha yüksek bir yasal faiz oranı belirlemesi gerekecek.
Yorumlar
Kalan Karakter: