1950’lerden itibaren dünya çapında hızla yayılan ve günümüzde de her alan da kullandığımız sosyal a kullanımı 21.yy gelindiğinde doruk noktalara ulaşmıştır. Ortaya çıkan uygulamalar ise bu kullanımı daha da artırmaktadır. Yediğimiz yemekten giyeceğimiz kıyafete kadar bu uygulamalar üzerinden karşılıyoruz. Sadece ihtiyaç olarak değil sosyal çevremiz bile bu durumdan etkileniyor. Eski arkadaşlarıbulmak, yeni kişiler ile tanışmak, iş bulmak öyle ki dünyanın diğer ucunda çıkan fırsatlar bile dakikalar içinde elimizin altında. Durum böyle olunca da vaktimizin çoğunu alan bu platformalar aslında düşüncelerimizin ve eleştirilerimizin yuvası oluyor. Günlük çıkan bir haberi bile saniyeler içinde yüzlerce hatta binlerce kişiye ulaştırıp yorumlarına ulaşmak mümkün. Hal böyle olunca da siyaset, hukuk gibi devlet kolları da artık bu alandan duyularını yapıyor ve halk ile iletişimin büyük oranı buradan sağlanıyor.
Bir siyasetçinin başka bir siyasetçiye laf atması, çıkan yeni kanun, bir davada zanlının serbest bırakılması gibi haberler sosyal medyanın gündemi haline geliyor. İnsanlar kitleler ile birleşerek tepkilerini belli ediyorlar, paylaşım yaparak, etiketleyerek bir şeyleri değiştirmeye, engel olmaya çalışıyorlar. Tabi ki de insanların kitleler halinde birleşerek haberleşmesi, tepkilerini daha hızlı bir şekilde belli edebilmeleri çok güzel ancak bu sosyal medya da yansıyan hukuki kuralların gerçekliği ne kadar yansıttığı açısından şüphe uyandırmaktadır.
Hukuk, kanun gibi uyulması gereken kuralların bu derece yanlış yansıtılmasının olumsuz sonuçlarından biri insanların önemsizleştirmesidir. Örneğin çıkan bir kadına şiddet haberinde, şiddet uygulayan şahsın serbest bırakıldığı haberi uyarıcı nitelikte olabilir ve bunu okuyan insanda “ben de yaparım nasılsa cezası yok” şeklinde düşünmesine sonuç doğurabilir. Buda kadına şiddet oranlarının artmasına sebep verebilir.
Bu bakımdan bakıldığında sosyal medya, hukukun ne kadar içinde olmalı bilinmez ancak hukuki açıdan bu kadar taraflı ve eleştirel bir ortamda yansıyan haberlerin halk tarafından doğru algılanamayacağı kesin.
Tüm bunlarla beraber sosyal medyada çıkan haberlerin doğruluğu teyit edilmeksizin, habere konu kişinin sosyal medya aracılığıyla linç edilmesi, yalan haberlerin yayılması gibi durumları da kişilik haklarının ihlal edilmesine yol açabilmektedir. Bu şekilde mağdur edilen ve kişilik hakları zarara uğrayan kişinin hukuk bakımından maddi ve manevi tazmin haklarının yanı sıra tekzip hakları da mevcuttur.
Tekzip kelime olarak yalanlama, doğru olmadığını açıklama anlamına gelir. Sosyal medyada paylaşılan içerik nedeniyle hakları ihlal edildiğini iddia eden kişi tekzip hakkını kullanarak içerik ya da yer sağlayıcısına ulaşıp kendisine ilişkin içeriğin yayından çıkarılmasını ve yayındaki kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabı bir hafta süreyle internet ortamında yayımlanmasını isteyebilecektir.Bu talepten sonuç alınamaması durumunda dava yoluna giderekalınacak mahkeme kararı sonrası içerik yayından kaldırılabilir ve içerik paylaşan sorumlu kişi hakkında hukuki işlem yapılabilir ve meydana gelen maddi veya manevi zarara göre tazminat talebinde bulunulabilir.
Açelya Erol & Av. Ezgi ENGİN
YAZARLAR
03 Kasım 2021 - 09:34
Sosyal medya ile kişilik hakkının ihlal edilmesi
1950’lerden itibaren dünya çapında hızla yayılan ve günümüzde de her alan da kullandığımız sosyal a kullanımı 21
YAZARLAR
03 Kasım 2021 - 09:34
İlginizi Çekebilir