Bir zamanlar Osmanlı Donanmasının medarı iftiharı olan bir savaş gemisinden bahsedelim bu gün. Mahmudiye Kalyonu.
1828 yılında inşa edildiğinde dünyanın en büyük savaş gemisiydi. Yelkenli gemiler devri zamanında Osmanlı Donanması'na ait olan gemi uzun yıllar bu unvanını korumuştur.
Tasarımı Türk mimar ve mühendislerince yapılmış ve Türk işçilerce inşa edilmiş olan kalyon 201 kadem boyu, 56 kadem eni (76.15 m x 21.22 m ) ile o güne kadar inşa edilmiş en güzel ve en büyük kalyondu. Ahşap teknesi 2,5 ton, ambar yüksekliği 8,5 metre, draftı ise 7 metre idi. 120 top ve 1280 kişilik mürettebat kapasitesine sahip üç direkli ve üç ambarlı birinci sınıf bu savaş gemisinin mimarı Mehmet Kalfa, mühendisi ise Mehmet Efendi idi.
Siyah renkli Mahmudiye Kalyonu, Amiral Ateş Mehmet Paşa komutasında katıldığı Sivastopol kuşatmasında efsaneleşmiştir. Kırım harbinde gösterdiği kahramanlıklar nedeni ile Gazi unvanı alan Mahmudiye Kalyonu, bu savaşta Sivastopol limanının bombalanması esnasında bir geminin yapması neredeyse imkansız olan manevraları yapabilmesi ile tarihe geçmiştir. Bir bordadan diğerine çok kısa sürede dönerek iki yandan atış yaptığı bilinir. Bu manevra kabiliyeti ile efsaneleşen Mahmudiye Kalyonu öyle ki; 1920'li yıllara kadar deniz nedir bilmeyen iç ve doğu Anadolu kasabalarının kahveleri Mahmudiye Kalyonunun taşbaskı resimleri ile donatılmıştı. Mahmudiye Kalyonu için; “efsunlu gemi” söylenirdi. Elbette ki bu söylemi hak ediyordu Mahmudiye Kalyonu. Bu destekleyen olaylar hiç de az değildi.
Mesela; Sivastopol kuşatması esnasında Haliçte demirli olan kalyon, kendiliğinden zincirlerini koparıp köprülere doğru yol almıştı. Bir başka mistik söylenti ise kimi kutsal gecelerde kalyonun güvertesinde Hacı Bektaş Veli'nin ve cemaatinin cuma namazı kıldığına inanılmasıdır. Yine Kırım muharebesinde Barbaros Hayrettin Paşa'nın bayrağının bir benzeri ile yer alan kalyona bir tek gülle bile isabet etmemiştir. Buolayla kulaktan kulağa anlatılmış ve halk arasında efsane gemi Mahmudiye Kalyonu’na duyulan sempatiyi artırmıştır. Halkın efsanesi haline gelen, deniz olmayan illerimizin köy kahvelerinde bile taş baskı resimleri ile boy gösteren Mahmudiye Kalyonu’na ne oldu dersiniz? Kısaca yazayım.
Zamanının en büyük gemisi olan ve efsunlu olduğuna inanılan Mahmudiye Kalyonu, ikinci Abdulhamit döneminde, memur maaşlarının ödenmesi için ne yazık ki parçalanıp satılarak hüzünlü bir sonla hatıralarda kalmıştır. Mahmudiye Kalyonu’nun hazin hikâyesi bana Çanakkale Savaşı’nda kullanılan kahraman topların hurdacılara ihale yoluyla hazaç-mezat satışını hatırlatır. Tarihimize saygı duymadığımız gibi o muhteşem tarihi korumaktan da aciziz. Bizim için tarihe tanıklık eden ve bizleri zaferlere taşıyan muhteşem silahlar sadece bir hurda yığını olarak görünmekte. O zaman ki Çimenlik Kalesi’nin eli öpülesi komutanı ihaleyi alan müteahhidi kale içerisine sokmayarak en azından kalenin içerisinde ki topları kurtararak günümüze kadar ulaşmalarını sağlamıştır. Tarihimizi sahiplenmek bu kadar zor olmamalı bizler için. Tarihimize saygılı olmak da zor olmamalı. Yaşadığımız topraklar da gerçekleşen TRUVA Savaşının bu yıl ki afişinde olduğu gibi tüm dünyaya mal olmuş TRUVA ATI’nın davetkar tavırlarını afişlerimizde resmetmek hiç ama hiç olmamalı.
1828 yılında inşa edildiğinde dünyanın en büyük savaş gemisiydi. Yelkenli gemiler devri zamanında Osmanlı Donanması'na ait olan gemi uzun yıllar bu unvanını korumuştur.
Tasarımı Türk mimar ve mühendislerince yapılmış ve Türk işçilerce inşa edilmiş olan kalyon 201 kadem boyu, 56 kadem eni (76.15 m x 21.22 m ) ile o güne kadar inşa edilmiş en güzel ve en büyük kalyondu. Ahşap teknesi 2,5 ton, ambar yüksekliği 8,5 metre, draftı ise 7 metre idi. 120 top ve 1280 kişilik mürettebat kapasitesine sahip üç direkli ve üç ambarlı birinci sınıf bu savaş gemisinin mimarı Mehmet Kalfa, mühendisi ise Mehmet Efendi idi.
Siyah renkli Mahmudiye Kalyonu, Amiral Ateş Mehmet Paşa komutasında katıldığı Sivastopol kuşatmasında efsaneleşmiştir. Kırım harbinde gösterdiği kahramanlıklar nedeni ile Gazi unvanı alan Mahmudiye Kalyonu, bu savaşta Sivastopol limanının bombalanması esnasında bir geminin yapması neredeyse imkansız olan manevraları yapabilmesi ile tarihe geçmiştir. Bir bordadan diğerine çok kısa sürede dönerek iki yandan atış yaptığı bilinir. Bu manevra kabiliyeti ile efsaneleşen Mahmudiye Kalyonu öyle ki; 1920'li yıllara kadar deniz nedir bilmeyen iç ve doğu Anadolu kasabalarının kahveleri Mahmudiye Kalyonunun taşbaskı resimleri ile donatılmıştı. Mahmudiye Kalyonu için; “efsunlu gemi” söylenirdi. Elbette ki bu söylemi hak ediyordu Mahmudiye Kalyonu. Bu destekleyen olaylar hiç de az değildi.
Mesela; Sivastopol kuşatması esnasında Haliçte demirli olan kalyon, kendiliğinden zincirlerini koparıp köprülere doğru yol almıştı. Bir başka mistik söylenti ise kimi kutsal gecelerde kalyonun güvertesinde Hacı Bektaş Veli'nin ve cemaatinin cuma namazı kıldığına inanılmasıdır. Yine Kırım muharebesinde Barbaros Hayrettin Paşa'nın bayrağının bir benzeri ile yer alan kalyona bir tek gülle bile isabet etmemiştir. Buolayla kulaktan kulağa anlatılmış ve halk arasında efsane gemi Mahmudiye Kalyonu’na duyulan sempatiyi artırmıştır. Halkın efsanesi haline gelen, deniz olmayan illerimizin köy kahvelerinde bile taş baskı resimleri ile boy gösteren Mahmudiye Kalyonu’na ne oldu dersiniz? Kısaca yazayım.
Zamanının en büyük gemisi olan ve efsunlu olduğuna inanılan Mahmudiye Kalyonu, ikinci Abdulhamit döneminde, memur maaşlarının ödenmesi için ne yazık ki parçalanıp satılarak hüzünlü bir sonla hatıralarda kalmıştır. Mahmudiye Kalyonu’nun hazin hikâyesi bana Çanakkale Savaşı’nda kullanılan kahraman topların hurdacılara ihale yoluyla hazaç-mezat satışını hatırlatır. Tarihimize saygı duymadığımız gibi o muhteşem tarihi korumaktan da aciziz. Bizim için tarihe tanıklık eden ve bizleri zaferlere taşıyan muhteşem silahlar sadece bir hurda yığını olarak görünmekte. O zaman ki Çimenlik Kalesi’nin eli öpülesi komutanı ihaleyi alan müteahhidi kale içerisine sokmayarak en azından kalenin içerisinde ki topları kurtararak günümüze kadar ulaşmalarını sağlamıştır. Tarihimizi sahiplenmek bu kadar zor olmamalı bizler için. Tarihimize saygılı olmak da zor olmamalı. Yaşadığımız topraklar da gerçekleşen TRUVA Savaşının bu yıl ki afişinde olduğu gibi tüm dünyaya mal olmuş TRUVA ATI’nın davetkar tavırlarını afişlerimizde resmetmek hiç ama hiç olmamalı.