Hani bazı yazılar vardır, bazı cümleler… Onlar çok öncesinde zihninizde yer edinirler, yazarsınız, çizersiniz. Sonra, sonra silersiniz. Konduramazsınız. İşte bu yazı öyle bir yazı…
Çanakkale’de bir gelenek vardır. Kız çocukları 6 aylık olunca kına yakılır. Ama ne kına… Bilmeyen biri kesin burada bir düğün var sanır. Çocuğa kınayı kim yakarsa o da çocuğun ‘’Kına Annesi’’ olur. Tabi bize kına yakılmadığından kına annemiz de olmamış. Aklım biraz ermeye başlayınca ‘’Neden benim kına annem yok?’’ diye başlamışım tutturmaya. Dayımın eşi, yengem, ciciannem de ‘’Aman senin de kına annen olmasın, ben de senin ciciannen oluvereyim,’’ demiş. O günden sonra ‘’Cicianne’’ demişim ben de O’na.
İki kızı var, oğlu yoktu. O da bana ‘’Oğlum,’’ derdi. Yalnız bana değil, abime de ‘’Oğlum,’’ derdi. Ayırt etmezdi bizi kendi evlatlarından. Çocukken bazen günde on sefer giderdim evlerine. Canım sıkılır giderdim, susar giderdim, acıkır giderdim. Bir kere de ‘’Ne bu durmadan geliyorsun?’’ demedi. O da bize sık sık gelirdi. Bahçe kapısından sesini duyunca, giriş kapısının arkasına saklanır, korkutuverirdim onu. ‘’Valla bu dada aklımı alacak benim,’’ derdi, kızmazdı ama.
Önceden dilenciler çok gezerdi bizim oralarda. Ciciannemlerin evleri de çarşıya yakın olduğundan onlara daha çok uğrarlardı. O zamanlar dilenciler de bir garipmiş, kapıyı çalarlar içeriye seslenirlerdi ‘’Aa yenge, hayırla bakam bizi,’’ diye. Elinde kimin ne varsa paylaşırdı. Ben de dayımlara gittiğim zamanlarda kapıyı onlar gibi aralar, sesimi değiştirip ‘’Aa yenge, hayırla bakam biz,’’ diye seslenirdim. Ciciannem ‘’Dur dur geldim,’’ diye yanıtlar, beni görünce de bir gülme alırdı.
Emeği çoktu üzerimizde, eli boş, karnı aç göndermezdi evinden. Kalburabastısı pek meşhurdu, bol cevizli yapardı. Salçalı ekmeği de bir ayrı olurdu. Misafirine iç bir şey yapamasa bir kahve kaynatır öyle gönderirdi.
Son zamanlar ‘’Durumu pek iyi gibi değil,’’ dediler. Ziyaretine gittik. Kapıdan girince ‘’Aa yenge hayırla bakam bizi,’’ dedim. Usulca tebessüm etti ‘’Sen hayırlanacak zamanda gelmedin ki,’’ dedi. Oturduk yanında. Yorgun görünüyordu, biraz da zor konuşuyordu. Halimizi hatırımızı sordu. Bizi görünce keyfi yerine gelmiş gibiydi. Çıkacağımız zaman ‘’Bozköy’e uğrayın da yemişlerden toplayın, Ankara’ya giderken götürürsünüz,’’ dedi zor da olsa…
Geçen hafta bugün veda etti bize. Her ayrılışımızda uğurlamak için çıkıp ‘’Yine gelin oğlum,’’ dediği kapıdan bu kez biz uğurladık onu. Bizler ondan razıydık. Allah’ta ondan razı olsun inşallah. Hakkımız helaldir, o da bize etmiştir inşallah.
Bu haftayı da Barış Bıçakçı ile noktalayalım kıymetli okur;
‘’Bu dünyada hiçbir şey göründüğü, hatta yaşandığı gibi değil. Her şey hatırlandığı gibi.’’
Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu haftalar dilerim.
Kalın sağlıcakla.
Cicianneme
Hani bazı yazılar vardır, bazı cümleler? Onlar çok öncesinde zihninizde yer edinirler, yazarsınız, çizersiniz
Yayınlanma :
29.09.2022 09:08
Güncelleme
: 29.09.2022 09:08
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: