Bugün sizlere Ankara aktivistlerinden Sayın Av. Ali Ersin Gür'ün iki bölümlük yazısının ilk bölümünü yayınlıyorum. Kendine teşekkür ediyorum.
Toplumsal yaşamda hiçbir olgu aniden ortaya çıkmaz. Sadece var olan birtakım ilişki ve kurumların, zamanla değişip dönüşmesi sonucu yeni kurumlar ve kurallar oluşur. Bugün Emekliler Türkiye Meclisi’nin savunup uyguladığı “Doğrudan Demokrasi” yöntemi de aynı şekilde belli tarihsel süreçlerden geçip zamanla değişim ve dönüşüme uğrayarak bugüne kadar gelmiştir. Evet doğrudan demokrasiyi biz icat etmedik ama ETM, teori ve pratiğiyle bu alanda yeni bir patika açarak doğrudan demokrasi teori ve pratiğine katkı sunmaya çalışmaktadır. ETM kurulduğu günden beri; Atina Demokrasisi, Şeyh Bedrettin Ayaklanması, Paris Komünü, Sovyetik Örgütlenme, İtalya’daki İşçi Komite ve Konseyleri, İspanya İşçi Komisyonları, Fatsa Deneyimi, Mısır’dakiTahrir Meydanı, Gezi Olayı, Meksika’daki Zapatist Hareket ve Brezilya’daki Topraksız Köylüler Hareketi’nden esinlendiğini her fırsatta açıklamıştır. Bugün dünya genelinde hâkim olan anlayışa göre uygarlık, burjuvazinin tarih sahnesine çıkıp küresel bazda egemenlik kurmasıyla başlatılıyor ki bu külliyen yanlış bir anlayış olup gerçeğin tamamen çarpıtılmasından başka bir anlam taşımıyor. Elbette ki bu çarpıtma, masumane değildir. Tam aksine, burjuvazinin küresel bazdaki ekonomik hegemonyasını, ideolojik ve kültürel bazda da perçinleme çabasının bir parçasıdır. Oysa ki toplumun yoksullar ve varlıklılar olarak bölünmesi sonucu sınıflı toplumların doğuşu, insanlığın doğal gelişimini sekteye uğrattığı gibi, gerçek demokrasiyi ve demokratik gelişmeyi de kesintiye uğratmıştır. Bundan 8-10 yıl önce Mezopotamya’daki ilk kentler ile 2.500 yıl önce Atina ve Kuzey Amerika’daki Kızılderili kabilelerinde yaşanan gerçek (Doğrudan) demokrasinin çeşitli nedenlerle kesintiye uğraması sonucu burjuvazinin aldatmaca demokrasisi yani temsili ve taklidi demokrasi piyasaya sürülmüştür ki bu tamamen bir seraptır. Ortada ne demokrasi vardır ne de demokrasinin asli unsurları olan hak ve sorumluluklarda eşitlik…Zaten temsilin olduğu yerde demokrasi olmaz. Avrupa kökenli tarihçiler bizlere ilk doğrudan demokrasi deneyiminin Atina’da M.Ö. 507 yılında halkın desteğiyle iktidara gelen Kleisthenes tarafından uygulamaya konduğu ve yaklaşık 200 yıl boyunca da sürdüğünü yazarlar. Bugün sahip olduğumuz bilgiler bunun çok da doğru olmayabileceğini, bu tarihten 8-10 bin yıl önce ilk kentlerin Fırat ve Dicle nehirleri arasındaki Mezopotamya’da doğmaya başladığı ve bu kentlerin ilk dönemlerde meclislerle yönetildiğine dair bulgular var. Murray Bookchin, Geleceğin Devrimi: Halk meclisleri ve Doğrudan Demokrasi” isimli kitabının 85.sayfasında şu değerlendirmeyi yapmaktadır: “Kabile nasıl kentten çok önce ortaya çıkmışsa, kent de devletten çok önce, çoğu kez de ona karşıt olarak ortaya çıkmıştır. Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki Mezopotamya bölgesinde yaklaşık altı bin yıl önce ilk kentler kuruldu; bu kentlerin, kendi aralarındaki çatışmalar yüzünden devlet benzeri kurtumlar ile nihayetinde despotik emperyal kurumların kurulmasından çok önce, halk meclisleri tarafından yönetildiğine inanılmaktadır. Politikanın, yani halkın kentin yönetimine katılmasının doğduğu ve pekala da doğru dürüst işlemiş olabileceği yerler işte bu ilk kentlerdi. Devlet daha sonra geldi…” Bugün hala kazıları devam eden Göbeklitepe kalıntılarında elde edilen bulgular bu görüşü doğrular mahiyettedir.
ALİ ERSİN GÜR
Yorumlar
Kalan Karakter: