Türkiye Cumhuriyeti’nde sanata verilen değerin ne kadar az olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Sanatın ve sanatçının geleceğini karartan yasalar, icraatlar her geçen gün artmaya devam ediyor. Bu zor koşullar karşısında asla taviz vermeyen ve hayatını sanata adayan konservatuvar öğrencileri ilerledikleri yolda yürümeye, dönmemek şartı ile gayret gösteriyorlar. Sokakta, parkta, eğlence mekanlarında, konserlerde, her yerde sanatın incileri ile karşılaşabilirsiniz. Halka her daim mutluluğunu, sevgisini gösteren öğrenci arkadaşlarımın perde arkasında ne zorluklar ile mücadele ettiğini yaşamayan bilemez, işte bu yüzden köşemde sizlere perde arkasında neler yaşandığını anlatmaya çalışacağım. Bir konservatuvar öğrencisinin serüveni doğuştan vücuda aksedilen bir yeteneği keşfetmek ile başlıyor. Lise öğretiminin sonuna kadar yeteneği ile hiçbir bağlantısı olmayan derslerin birikimine sahip oluyor. Devlet Konservatuvarlarının açtığı yetenek sınavlarına girerek kazanıyor ya da şansını bir sonraki seneye bırakıyor. İşte tam 19 yaşında gelecek kaygısı tamami ile beynine oturuyor.
Peki asıl problemleri olan gelecek kaygısı neden var? Üniversiteden mezun olduktan sonra devlete bağlı öğretmen olmak için yıllarca atanma sırası beklemesi gereken konservatuvar öğrencileri ya ömrünü heba edecek ya da özel bir kurumda, özel dersler vererek ekmek parası kazanmaya çalışacaktır. Sanat elbette para için yapılmamaktadır ama bu kaygı duygusu insanı parayı düşünmeye yönlendiriyor. Peki halkın sanatçıya olan saygısı, sevgisi, değeri kaldı mı?
Sanatkarları bir eğlence malzemesi olarak görenler, istemedikleri şeyi yaptıklarında aşağılayanlar günümüzde oldukça fazla. Geçmişte belki bir nebze de olsa sanatkara olan saygıya rastlayabiliyoruz ama en dikkat çeken örneklerden biri ise 1989’da Bülent Ersoy, seyirciden gelen bir istek parçayı seslendirmediğinden dolayı silah ile vurularak bir böbreğini kaybetmesidir. Devletin değer vermediği bir kişiye halk neden değer versin ki?
Eğitimlerini tamamladıktan sonra yaşamak için ihtiyaçlarını gideremezse, onlara maddi ve manevi bir kaynak sağlanamaz ise, ömür boyunca belki maddiyatını başka meslek ile doyurabilir ama maneviyatını asla doyuramayacaktır. Sanatkârlar takdir, alkış, sevgi, saygı ve en önemlisi değer isterler. Eğer bu istediklerini bulamazlar ise sanatını asla istediği gibi icra edemeyecektir.
Türkiye’de yaşayan konservatuvar öğrencileri
Türkiye Cumhuriyeti?nde sanata verilen değerin ne kadar az olduğunu hepimiz bilmekteyiz
Yayınlanma :
10.04.2021 10:15
Güncelleme
: 10.04.2021 10:15
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: