Onbinlerce vatandaşımızı kaybettiğimiz ve milyonlarca vatandaşımızın direkt olarak etkilendiği depremle birlikte herkese ve her şeye karşı güvensizliğin an itibari ile inanılmaz derecede yüksek olduğu bir dönemden geçiyoruz. Duygusal tepkilerin yoğun olduğu, bununla birlikte aklı selim düşüncelerin kısmen duyulabildiği bu süreçte nasıl ve nereye evrileceğimizi zaman içerisinde göreceğiz. Ancak benim düşüncem üzülerek ifade ediyorum ki pek fazla bir şeyin değişmeyeceği yönünde çünkü daha depremin hemen ertesinde bir mimarlık fakültesine ilahiyatçı bir profesörü dekan olarak atayabilmek olsa olsa akıl tutulmasıdır diyeceğim ancak yine bence bu akıl tutulması değil bilinçli bir şekilde yapılan atamalardan sadece birisidir. Yani böyle bir deprem bile alışılmış liyakatsız atamaların önünü kesmiyor, kesemiyor. Her ne kadar bahsedilen profesör şaşırtıcı bir şekilde bir süre sonra istifa etmiş olsa dahi onu oraya atayan yapı dimdik ayakta duruyor.
Ana problemlerimizden biri olan liyakatsiz yöneticilerin kendileri gibi liyakatsiz alt yöneticileri atadığı; vasıfsız kişilerin kurdukları emir komuta zincirini her ne pahasına olursa olsun korumak adına eylemlerine devam ettiği bir dönemden ortaya iyi sonuçların çıkmayacağı aşikarken gidişatın da bu minvalde değişebileceği pek mümkün görünmüyor. Her konuda kendi güçlerini korumak adına karar almaktan çekinmeyen bir güruhun yapacağı atamalar da, ortaya koyacağı çözümler de daha en başından hatalı olmaya aday ve çok büyük olasılıkla da hatalı olacaktır. Bu noktada vatanı ve vatandaşı düşünüyoruz söylemleri de olsa olsa popülist söylemler olarak kalacaktır ve eski tas eski hamam yola devam edeceğizdir. Zira şu depremde elinden ne geliyorsa yapmaya çalışan sivil toplum kuruluşlarını bile düşman ilan etme aymazlığının açıklanabilir bir yanı yoktur. Sorulması gereken soru “Ülkenin büyük kısmı neden ülkenin kurumlarına güvenmek yerine farklı sivil toplum kuruluşlarına yardım ediyor?” olması ve bu güvensizliğin sebebinin araştırılıp ortadan kaldırılması gerekirken o sivil toplum kuruluşlarını hedef tahtasına koymak kötülüğün vücut bulmasıdır.
Şimdi herkesin aklında bir soru; kime güveneceğiz ve nasıl güveneceğiz? Bir gayrimenkul almak isteyen de soruyor bu soruyu, şu an hali hazırda oturduğu evde güvende hissetmeyen de soruyor. Hayatımızın bu denli pamuk ipliğine bağlı yaşadığımızı hissettiğimiz başka bir dönem var mıdır son 50 yılda bilmiyorum ama bu güvensizlik ortamında kimsenin herhangi bir konuda emin bir şekilde yaşadığına inanmıyorum. Deprem yönetmeliğine güvenelim diyoruz 2 yıl önce yapılan bina çöküyor, çok inşaat yapan müteahhite güvenelim diyoruz adamın tüm inşaatları yıkılıyor, mühendisi iyi diyoruz adam havalimanından kaçarken yakalanıyor. Saçma sapan bir ortamda yaşamak mı kolay yoksa ölmek mi daha kolay onu bile bilmiyoruz. Ne olacak o konuda hele hele hiçbir şey bilmiyoruz. Yani bir bilinmezlik içinde savruluyoruz da utanmazca adamların televizyonlara çıkıp günah çıkarmalarını ve sorumluluk dahi almadan konuşmalarına şahit olmaya devam ediyoruz.
Neredeyse ölsek suçlu olacağımız bir durumdayız. Kusura bakmayın yani ölüyoruz ama size sormadan ölüyoruz diye suçluluk hissedecek haldeyiz. Siz koltuklarınızda oturun da biz ölelim, siz de rahatlayın biz de sonrasını düşünemeyeceğimizden biz de rahatlayalım bari. Siz çıkın televizyonlarda vatanı ne çok sevdiğinizi anlatın da vatandaş bir şey söylerse hemen tıkın içeri. Not alın, listeler yapın, kimi ne zaman içeri alacağınızın planlarını yapın da vatandaş ölmesin diye bir şey yapmayın. Hakaret edin, tehdit edin, parmağınızı sallaya sallaya biz güçlüyüz mesajları verin de bir özür dilemeyin. Her şey kontrol altındaymış gibi davranın ama en ufak bir sorumluluk hissetmeyin. Ölürsek takdiri ilahi deyin, ölmez de sağ kalırsak bizim sayemizde hayattasınız diye başımıza başımıza kakın.
Neyse diyor insan çünkü ne söylesek boş, ne yapsak boş çünkü hiçbir şey bilmeyip her şeyi bildiğini sanan o kadar çok insan var ki ülkede onların cehaletinden işi gerçekten bilenlere bir türlü sıra gelmiyor, gelemiyor. Cehalet ile yoğrulup 2 kelimeyi bir araya getiremeyenlerin öfkesinde ve kibrinde yok olup gidiyoruz…
YAZARLAR
21 Şubat 2023 - 09:00
YOK OLUP GİDİYORUZ
Onbinlerce vatandaşımızı kaybettiğimiz ve milyonlarca vatandaşımızın direkt olarak etkilendiği depremle birlikte herkese ve her şeye karşı güvensizliğin an itibari ile inanılmaz derecede yüksek olduğu
YAZARLAR
21 Şubat 2023 - 09:00