Bir müddettir uğraşıyorlardı, sonunda hissiyatı olan yapay deriyi üretmişler. Çekik gözlüler yaptılar tabi ki, bizler değiliz elbet, panik olmayın sakın bizler halen daha 1400 yıl önce ki dinin emrettiği orucun nasıl tutulacağını bulmaya çalışıyoruz.
Bu ürettikleri yapay deriyi insansı robotlara kaplayacaklarmış. Yapay zekası olan, insan görünümlü ve hissedebilen robotlar tasarlıyorlar. Bunu yaparken de çok fazla korkuya kapılmış durumdalar. Ya robotlarda kullanılacak olan yapay zeka kontrolden çıkarsa. Robotları da tıpkı insanlar gibi ceza korkusu ile kontrol altında tutmak lazım insan için, öyle düşünüyorlar. İşte yapay deri, hisleri olan yapay derinin icat edilmiş olması çok önemli.
Robotlarda kullanılacak olan yapay deride özellikle acı hissi ağır basan his olacakmış. Bu sayede yapay zeka arıza yaparak insanlığa karşı gelirse falan… Korkunç bir düşünce değil mi? Robotun bile canını acıtmak istiyor insan denen mahlukat. Yapay zekanın yolundan sapma ihtimali yüksek, netice de o zekayı kurgulayan da bir insan ve insanın bilinçaltı gerçekten çok ama çok korkunç. Yani insan kendi kodlamasının hatasını biliyor, robotun yapay zekasına verilecek kodlamayı da insan yapacağına göre, bu yapay zeka kesin yoldan çıkar arkadaş, kesin.
Bu yüzden de yoldan çıkan robotların canını yakacak bir sistem düşünmekte insan, robotu acı ile zorla kontrol altında tutma isteği, tıpkı insanın insana yaptığı gibi.
“Kimin kime gücü yetiyorsa” değil mi hayat? “Büyük balık küçük balığı yutar” değil mi kaide?
Durumun bu korkunç hali ile baş edemez pozisyondayız aslında. Savaşlar, toplumsal cinayetler, etnik katliamlar, aile içi şiddet, toplum baskısı, her türlü istismar… Dünyayı sarıp sarmalamış durumda tüm bu yaşanan iğrençlikler. Hep bir zalimlik var insanın kafasında; iş hayatında, ev içi yaşamda, öğretmen öğrenci ilişkisinde, edebi eserlerde, görsel sanatlarda, sportif müsabakalarda, cinsel ilişkide… Nereye baksanız şiddet, yasak aşk, cinayet, savaş… Sevgiyi bile birçok kez şiddetle ispat ediyor insan sevdiğine. İntihar girişimi, sevdiği uğruna kavga, kız kaçırma… Sevmeyi bir türlü beceremeyen insan cinayetlere, savaşlara bile sevgiyi alet ediyor, tüm bunların sebebi olarak sevgiyi ortaya koyuyor. Ben hiç sevginin sevgiyle pekiştiği bir aşk hikayesi duymadım. Hep aşılmaz zorlukların içinden çıkan bir kardelen olmak zorunda sevgi. Bu kadar da zalimiz işte.
Bu hissedebilen yapay deri biraz daha geliştirilerek insanda da kullanılacakmış; deri kanseri tedavisinde, yanıklarda, estetik operasyonlarda… Bu güzel bir haber elbette ve kimseyi buna Allah muhtaç etmesin ama böyle bir tedavi yöntemi bu gün bile toplumda ki milyonlarca insanın iyi manada dünyasını değiştirir, işte insanlık adına iyi bir adım ama ya şu zavallı robotlar. Yani tam iyi bir şey yapacaklar, hemen işi karıştırıveriyorlar. Ben robotların hissedebilen yapay deri ile kaplanmalarına karşı değilim, bunun amacına karşıyım. Robotun canını yakma isteği, robotun canını yakma ihtiyacını doğuracak insanca iğrençlikler… Ben bunlara karşıyım.
Bu ülkenin son zamanlarda yetiştirdiği en önemli televizyon programcılarına bakın, sonuç ortaya kendiliğinden çıkıyor zaten. Müge Anlı, Serap Ezgi, Esra Erol, Zuhal Topal… Hepsi toplumsal şiddeti ortaya çıkaran programlar yaptılar ve yapıyorlar. Bu yaraya parmak basmak istiyorlar ve toplum onları izleyerek birbirine yalan söylüyor. “İzlemiyorum” diyor herkes ama hep onları izliyoruz. Çünkü her insanın içindeki bastırılmış yada bastırılamamış duygular o programlarda sergileniyor.
Dün de yazımı bu şekilde bağladım ama ne yapayım gerçek duygum bu; insanları tanıdıkça hayvanlara karşı hayranlığım artıyor.
YAZARLAR
07 Eylül 2019 - 10:29
Acı Çeken Robotlar
Bir müddettir uğraşıyorlardı, sonunda hissiyatı olan yapay deriyi üretmişler
YAZARLAR
07 Eylül 2019 - 10:29
İlginizi Çekebilir