Dolar yine başını yukarı doğrulttu, kendisine bir yol tuttu ve gitti ha gidiyor. Durdurabilene aşk olsun. Geldiği nokta zirvenin sadece biraz gerilemesiydi ve orada da birkaç aydır stabil duruyordu. Ancak bu duruş bile ülke ekonomisini allak bullak etmeye yetmişti. Sebze fiyatları, et fiyatları, yumurta ve tavuk fiyatları önlenemez bir yükselişle halkın satın alma gücü dışına çıkmışlardı. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 6.000 TL rakamına ulaşmıştı artık.
Şimdi dolar yine yürüyüşe geçti ve bu kez müdahale edecek gücümüz pek de yok gibi duruyor. Çünkü tüm argümanlar neredeyse kullanıldı ve “güç” dediğimiz döviz rezervi de erimiş gibi görünüyor. Yani bu kez işimiz gerçekten çok zor.
Tüm bunlara bir de seçim sonrası ortaya çıkan mazbata gerginliği eklendi. Toplum diken üzerinde resmen.
95 oktan benzinin litre fiyatı bu döviz rakamında bile 7 TL olmuş durumda. Artan döviz rakamları karşısında akaryakıt fiyatları halkın satın alım gücünü çok aşacaktır. Üretim maliyetinin çok yüksek olmasının en önemli sebebi akaryakıt fiyatlarıyken ve durum böyle bir hal almışken yarınlardan ümitli olmak çok da akıllıca değil sanırım.
Şu anda ülkenin döviz getiren tek sektörü turizm gibi duruyor. O da potansiyelinin yüzde yirmisi ile yoluna devam etmekte. Yani döviz girdimiz neredeyse sıfır noktasında ama üretemeyerek tüketen bir toplum olduğumuz için dışarıya döviz akışımız had seviyede. Bu şartlar altında dövizin yükselişini önlemek, dövize müdahalede bulunmak imkansız. Üretemeyen toplumların kaderi diğer dünya ülkelerine modern köle olmaktır. Ne yazık ki ülkemiz insanı bu ekonomik tablo ile ceplerinde ki kredi kartları vasıtasıyla diğer dünya devletlerine karşı köle olmuş durumdalar. Kredi kartları bankalara, bankalar da yapılan satışlar sonrası diğer devletlere ait ve bizler yaşamak için kurulan düzene hapsolmuş vaziyetteyiz.
Ne yazık ki mevcut iktidar yanlış bir ekonomik yol izledi. Devleti yöneten mevcut iktidar bütün enerjisini inşaat alanında kullandı. Alternatif bir sektörel yatırım yapmayan yönetim artık piyasanın doymasıyla inşaat sektörünün bir anda durması karşısında yapacak hiçbir şeyi olmadığını gördü, gördü ama çok geç kalmıştı. Betona, çimentoya, taşa, tuğlaya gömülen ülke kaynakları şimdi o dört duvarın arasından toplum mevcudiyetine dönüşemiyor. Yabancı sermayenin elinde ki bankacılık sektörü kısıtladığı kredi olanakları ile piyasayı boğuyor ve devleti yönetenler bas bas bağırıyor; “dış güçlerin oyunu” diye. Dış güçlerin işi elbette ki diğer devletlere karşı üstünlük kurmak.Siz gücünüzü iyi ayarlayıp o “dış güçlere” karşı devlet olarak direncinizi sağlam tutacaksınız ki bu saldırılar ülkenizi etkilemesin. Çünkü o saldırılar tarih boyu hep vardı ve hep de olacaklar. Devlet yönetmek işte asıl buna karşı hazır beklemek demektir. Bu hazır beklemenin de tek kuralı vardır. Üreteceksiniz, her alanda üreteceksiniz, dış devletlerden hiçbir şey almayana kadar üreteceksiniz ve ihtiyacınızdan fazlasını üreterek dış devletlere en ucuz fiyattan satacaksınız. Tanıdık geldi mi? Çin değil mi tarif ettiğim, evet örnek olarak gösterilecek en başarılı ülkedir ÇİN. Neden biz de yapmayalım, neden biz de yapamayalım? Topraklarımız verimli, denizlerimiz bereketli, yeşilimiz, akarsuyumuz, yer altı kaynaklarımız coğrafyanın en iyisi konumunda. Dört mevsimi yaşadığımız iklimimiz ile dünyanın en iyi tarımını ve hayvan yetiştiriciliğini yapabilecek durumdayız. İyi de neden yapmıyoruz?
İşin özü bankacılık sektöründe. Eski yöntemi bir hatırlayalım. Vatandaş olarak bankalara gider, elimizde ki parayı bankaya yatırır, vadeli hesabımıza bankanın faiz ödemesini beklerdik. Bankalar da halktan topladıkları paralarla girişimci yapılarını ortaya koyar ve fabrikalar açar, inşaatlar yapar, madencilik sektöründe faaliyet gösterirlerdi. Bu sayede halkın gücü birleşmiş olur ve yapılan yatırımlarda sağlanan istihdam ile büyüyen nüfus kendisine yaşam hakkını yine kendisi sağlamış olurdu. Doğru bankacılık anlayışı buydu. Şimdi ise tam tersi bir durum var. Bankalar bizlere para dağıtıyor ve bizlerin kendilerine faiz ödememizi bekliyorlar. Yatırımlarını durdurdular. Tüm sektörlerden çekildiler. İstihdam sağlamıyorlar ve halkın parasını halka vererek faiz alıyorlar. Hem de halkın cebine koydukları kredi kartları ile ülke ekonomisini en az beş kat büyüttüler ve borçlu kartlarla mücadele edemeyen vatandaşımız faiz ödeyerek satın aldığı parayı da bankalara geri kaptırdı süreç içerisinde.
Bu yapı düzelir mi?
Evet, bu yapı düzelir ama bu yapıyı bu hale getirenlerle düzelmez.
YAZARLAR
17 Nisan 2019 - 10:34
Biten Ekonomi
Dolar yine başını yukarı doğrulttu, kendisine bir yol tuttu ve gitti ha gidiyor
YAZARLAR
17 Nisan 2019 - 10:34
İlginizi Çekebilir