İstanbul’da bir tartışma var. Aslında yoktu ama yerel seçimin kazananı CHP adayı Ekrem İmamoğlu olunca iş değişti ve bir tartışma başladı. Asrın projesi olarak adlandırılan Kanal İstanbul için Ekrem İmamoğlu “yaptırmam” dedi. Cumhurbaşkanı da “sen işine bak” diyerek cevap verdi. Proje İstanbul il sınırlarında ama projenin sahibi belediye olacak diye bir şart yok. Devlet yapacak Kanal İstanbul’u besbelli.
Kanal İstanbul projesi açıklandığından beri İstanbul’da 41 yıl yaşamış birisi olarak bu projenin ne yarar sağlayacağını bir türlü anlayamadım. Şahsen bana bir faydası olmadı hatta zararı oldu. Bölgede bulunan arazimi projeye göre su havzasında kaldığı için değerinin dörtte bir fiyatına ancak satabildim. Benim gibi bu şekilde mağdur olan nice insanlar var yapılmak istenen kanal hattında. Beklesem, satmasam belki zamanı geldiğinde istimlak bedeli daha fazla tutacaktı ama ihtiyaç hasıl oldu. Mal benim değil mi, devlet eliyle itibarsızlaştı ve satarken mağdur oldum. Yani bırakın fayda getirmesini bana zararı oldu. Ben geçtim bunu, yazıyı da kendi durumum için yazmıyorum. Satalı iki sene oldu zaten ama konu gündemde ve ben gerçekten ülkemize bu projenin getireceği faydayı bir türlü anlayamıyorum.
İstanbul boğazı kontrolümüz altında değil ve boğaz geçişlerinden ülkemiz b ir fayda sağlayamıyor. Kanal İstanbul projesi açıklandığında yeni kanalı kullanacak olan gemilerden gelir elde edileceği gibi komik bir gerekçe ortaya konmuştu. Yani siz gemi sahibisiniz ve Karadeniz’den Ege’ye ya da Ege’den Karadeniz’e geminiz geçiş yapacak. İki alternatif var önünüzde. Uluslararası serbest geçiş hakkınız olan doğal oluşum İstanbul Boğazı ve sonradan inşa edilen ücretli geçiş Kanal İstanbul. Hangisini tercih edersiniz? Cevabınızı duyabiliyorum sanki!
Bu yazıyı yazdığım Cumartesi günü SÖZCÜ internet haber sitesinde ki haber dikkatimi çekti. Katar Emiri’nin annesi bölgede 44 dönüm arazi satın almış habere göre. Bence buradan rant sağlamak için parasal sorunu bulunmayan bir kadın açısından çok küçük bir arazi alımı. Binlerce dönüm arazi satın alınması ile bu haber konu olmalıydı ama haberin içeriği aslında arazinin boyutu değil. Buradan anlaşılan şu ki; proje gerçekleşecek. Bu proje artık durdurulamaz gibi göründü bana. Özellikle çevrecilerin çok büyük bir hararet ile karşı çıkmaları da dikkatimi çekmişti. Karadeniz, Marmara Denizi ve Ege Denizi birbirlerinden çok farklı yaşam kültürlerine sahip üç denizimiz. Yeni yapılacak olan bir geçiş yolunun ekolojik felakete sebep olabileceği görüşünde uzmanlar. Yani sadece bir örnek verecek olursak; ahtapot ve kalamar kesinlikle Karadeniz’de yaşamazlar. Bunun sebebi Karadeniz’in suyunda ki “tuz” oranı. Yapılacak proje ile bölgede yeni bir eko sistem oluşacağından duyulan endişeye hak vermemek mümkün değil. Siyasi tartışmaların çok da önemli olmadığından eminim Kanal İstanbul için. Bu projenin gerçekleşmesinde asıl önem arz eden konu kaynak bulmak bence. Ciddi bir iş ve bu işi yapmak için gereken parayı bulmak gerçekten çok zor görünüyor. Çünkü iş ciddiye bindiğinde para bulabileceğiniz kaynaklar bir anda geri durabilirler, kredi anlamında yanınızda olmayabilirler. Karadeniz’e kıyısı olan devletlerin geçim kaynaklarından biri olan bölgede yapacağınız ciddi bir ekolojik değişime diğer kıyı ülkeler nasıl bir tepki verecekler sizce?
Bakalım günler daha nelere gebe?
Bu yazıyı yazdığım Cumartesi günü SÖZCÜ internet haber sitesinde ki haber dikkatimi çekti. Katar Emiri’nin annesi bölgede 44 dönüm arazi satın almış habere göre. Bence buradan rant sağlamak için parasal sorunu bulunmayan bir kadın açısından çok küçük bir arazi alımı. Binlerce dönüm arazi satın alınması ile bu haber konu olmalıydı ama haberin içeriği aslında arazinin boyutu değil. Buradan anlaşılan şu ki; proje gerçekleşecek. Bu proje artık durdurulamaz gibi göründü bana. Özellikle çevrecilerin çok büyük bir hararet ile karşı çıkmaları da dikkatimi çekmişti. Karadeniz, Marmara Denizi ve Ege Denizi birbirlerinden çok farklı yaşam kültürlerine sahip üç denizimiz. Yeni yapılacak olan bir geçiş yolunun ekolojik felakete sebep olabileceği görüşünde uzmanlar. Yani sadece bir örnek verecek olursak; ahtapot ve kalamar kesinlikle Karadeniz’de yaşamazlar. Bunun sebebi Karadeniz’in suyunda ki “tuz” oranı. Yapılacak proje ile bölgede yeni bir eko sistem oluşacağından duyulan endişeye hak vermemek mümkün değil. Siyasi tartışmaların çok da önemli olmadığından eminim Kanal İstanbul için. Bu projenin gerçekleşmesinde asıl önem arz eden konu kaynak bulmak bence. Ciddi bir iş ve bu işi yapmak için gereken parayı bulmak gerçekten çok zor görünüyor. Çünkü iş ciddiye bindiğinde para bulabileceğiniz kaynaklar bir anda geri durabilirler, kredi anlamında yanınızda olmayabilirler. Karadeniz’e kıyısı olan devletlerin geçim kaynaklarından biri olan bölgede yapacağınız ciddi bir ekolojik değişime diğer kıyı ülkeler nasıl bir tepki verecekler sizce?
Bakalım günler daha nelere gebe?