Ne kasırgaymış arkadaş, bir hafta reklamı sürdü, uyarılar birbirini kovaladı, balkonlar toplandı, dükkânlar dış cephelerini sağlamladı, Pazar sabahı sokağa çıkılmadı ama gelen giden yok. Kasırganın direksiyonunda belli ki bir sarhoş vardı. Son gün yarım saatte bir yön değiştirdi, gece saatlerinde de firen yaptı kendini dağıttı, geçti gitti mübarek.
Cumartesi günü özellikle İzmir ve Çanakkale’de sosyal medya kullanıcıları internette buldukları tüm eski videoları sanki o anda Yunanistan’da kasırganın etkileriymiş gibi paylaştılar. İnananlar da oldu bu paylaşımlara. Felaket geliyor diye korkanlar da oldu, sokaklara çıkılmadı. Hele ki Çeşme sanki vahşi batıda ki terkedilmiş bir kasaba gibiydi gelen resimlerden anlaşılan. Kasırga belki felaket olarak etkilemedi ama ekonomik olarak bayağı darbe vurdu hani.
Hatırlarsınız; Reşat Nuri GÜNTEKİN’in Değirmen adlı eserini. Şener ŞEN oynamıştı hani. Dansöz oynatılan ahşap bir konakta meydana gelen sallantılar sonrasında gelişen olaylar. Kaymakam da o konakta olduğu ve yine aynı konakta bulunan Jandarma Komutanının da hayli sarhoş olması sonucu keskin zekalı bir gazetecinin “zelzele” oluyor diye vilayete çektiği telgraf sonrası suni deprem görüntüleri arasında bir neşeli curcuna.
Böyle asılsız hava olayları ile kıyameti koparan yetkililerin fos çıkan ön görüleri sonrası hep bu film aklıma gelir. Bir kez de seksenli yılların başında olmuştu bu kasırga yalanı. Sanırım 1980 Kasım’ıydı. Ortaokuldayız ve dersimiz müzik. Hocamız Meral ÇORAPÇIOĞLU eğer hayattaysa ellerinden öperim değilse Allah rahmet eylesin, kendisini de dersi de çok severdim. O sırada kendisi kara tahtaya parmakları ile vurarak bir besteyi seslendirmekte bizlere bakarken; papapapammm… Beethoven’den 5.senfoni namı diğer TALİHİN KAPIYI ÇALIŞI. O sırada kapı vuruldu ve Meral Hoca’nın “gel” sesi ile birlikte nöbetçi öğrenci kapıyı açıp içeri girdi. “Hocam müdür bey yolladı beni, tüm sınıfları dolaşıyorum, kasırga geliyormuş okulu boşaltacakmışız”. Okulun yirmi metre ötesinde ki evimdeydim beş dakika sonra. Talih kapıyı çalmıştı, bütün gün arkadaşlarla dolaştık, güzel havanın tadını çıkarttık. Kasırga falan hikâye.
Aslında reklamcı kasırganın etkisi oldu bu kez bizlere. Bizler kasırga ile uyurken bir de baktık ki Amerikalılar ekonomimize çöreklenmişler. Yetmemiş 2024 futbol şampiyonasına da bizi layık görmemişler. Yani kasırga kasmış, silmiş, süpürmüş aslında.
Bizi Avrupa futbol şampiyonasına layık görmeyenler var ya, hah işte o tarih bilmezlere de bir sözüm var. Sizin Avrupa dediğiniz yer aslında Avrupa değil. Nasıl mı? Şöyle ki; asıl Avrupa diye adlandırılan bölge Çanakkale’den Datça’ya kadar olan sahil kıyıları ve Yunanistan’ın Ege kıyılarıdır. Bu gün Avrupa olarak adlandırdığımız bölge ise Latinlerce Christianias, Yunanlarca da Oikoumene (Ekümene) olarak adlandırılırdı. Şimdi bizi layık görmediğiniz o Avrupa sahte Avrupa’dır ama ne yazık ki Osmanlı’nın çağ dışı yaşamı sayesinde almışsınız bir kere sazı elinize. Kurmuşsunuz bir Hıristiyan birliği, din satarak yol alıyorsunuz tüm din tüccarları gibi. MS 983 yılında AngloSakson Kralı Alfred bu gün Avrupa olarak adlandırılan bölgeyi ilk kez bir isimle tanımlamıştır; Chiristendom, yani Hıristiyan Alemi. Yayılmaya çalışan Müslümanlığa karşı birleşen Hıristiyan dünyası. Bu dünya karşısında birleşen ve millet değil ümmet olan İslam âlemi. Al sana din savaşları. Mevzu derin ve eski yani.
Toparlarsak; bize kasırga falan gelmez, gelse de işlemez. Bize gelen kasırga zamanında gelmiş. Ekonomimizin başına seneler önce IMF oturmuştu şimdi de yine bir Amerikan şirketi çöreklendi. Muhalefet eleştiri yapma haricinde yok. Çözüm sunan, biz de buradayız diyerek halkın karşısına çıkan yapıdan uzak. Halk da ayrı bir alem, destek mi yöneticilere köstek mi belli değil. Ülke siyaseti bir türlü mevcut iktidara alternatif üretemediği için Cumhurbaşkanı’nın da dediği gibi iktidarda da bir metal yorgunluğu gerçekten var. İş adamlarımız intihar ediyor. İşçilerimiz evlerine ekmek götüremediği için kendini yakıyor, önemli şirketlerimiz konkordato kuyruğuna girmiş birer birer tarih oluyor. Çocuklarımızı organ mafyasından, sapık tecavüzcülerden korkumuza sokağa salamıyoruz. Güven ortamı dahi yok artık güzelim ülkemde.
Yani aslında kasırganın büyüğünü yaşıyoruz hiç umursamadan. Kaç kilometre saat hızla eserse essin kasırga, nerden gelirse gelsin, nasıl ve nerden vurursa vursun, bize etki etmez artık. Biz hep kasırganın ortasındayız.
YAZARLAR
02 Ekim 2018 - 11:27
Kasırga
Ne kasırgaymış arkadaş, bir hafta reklamı sürdü, uyarılar birbirini kovaladı, balkonlar toplandı, dükkânlar dış cephelerini sağlamladı, Pazar sabahı sokağa çıkılmadı ama gelen giden yok
YAZARLAR
02 Ekim 2018 - 11:27
İlginizi Çekebilir