Mal Sahibi – Kiracı İlişkisi
Bu konu bazen biz Gayrimenkul Profesyonelleri açısından sıkıntılı sonuçlar doğurur. Aslında buradaki temel sorun mal sahibi, kiracı ve gayrimenkul danışmanı sorumluluklarının tam olarak anlaşılamamasından kaynaklanır.
Öncelikle şunu belirteyim gayrimenkul danışmanlarının sorumluluğu kiralama işleminin yapılması ile birlikte son bulur. Bundan sonraki süreç gayrimenkul danışmanını direkt bağlamadığı gibi, olası problemlerde başvurulacak merci de gayrimenkul danışmanı değildir. Buna rağmen yine de bizler problem anında önerilerimizle problemi ortadan kaldırmaya çalışırız, ancak çözüm bulunamadığı durumlarda yetkili mercii mahkemelerdir.
Gayrimenkul Danışmanları olarak bizlerin görevi mal sahibine problem çıkarmayacak kiracıyı bulmak olduğu gibi, kiracıya da problem çıkarmayacak mal sahiplerinin gayrimenkullerini pazarlamaktır.
Mal sahibi ile kiracı arasındaki ilişki benim görüşüme göre ticari bir ortaklıktır. Taraflardan birinin çok mutlu olduğu diğerinin mutsuz olduğu bir süreç eninde sonunda bir problem doğurur. Veya bakış açısının ticari ortaklıktan ihtiyaçlar ve ego eksenine kayması da yine problemi beraberinde getirir.
Kiracıdan beklenen başlıca üç temel unsur vardır; kiralanan yeri kendi mülkü gibi kullanması, kirayı zamanında ödemesi, çıkarken gayrimenkulü temiz ve aldığı gibi bırakması. Bakıldığında oldukça basit beklentiler.Ancak bazen bu basit beklentiler dahi ihmalkarlık ya da düşüncesizlik sebebiyle karşılanmaz.
Mal sahibinin yükümlülüğü ise daha az gibi görünse de aslında çok daha fazladır. “Ben hiçbir şeye karışmayayım”dan ziyade mal sahibi problem çözücü bir konumda olmalı ve ona göre hareket etmelidir. Ticari bir kazanç elde eden her bir işletme gibi müşterisini (kiracısını) güzel bir deneyim ile yolcu etmesini bilmelidir.
Yukarıda bahsettiğim gibi yükümlülüklerin, kişisel ihtiyaçların ve egonun birbiriyle karışması halinde ciddi problemler ortaya çıkar. Ve ne yazık ki her iki tarafta bu problemin sonuçlarından kendi ölçeğinde etkilenir.
Kira kontratı hukuki süreç esnasında bağlayıcıdır, ancak unutulmaması gereken hukuki sürecin uzun ve sancılı olduğudur. Bu süreç maddi açıdan olduğu kadar manevi açıdan da yıpratıcı olur. Ve sonucun nasıl olacağı tamamen bir bilinmezdir. Çünkü ülkemizde hukukun objektiflikten uzak olduğu herkesin kabul ettiği bir gerçektir.
Bu durum dikkate alındığında en doğru yaklaşım uzlaşma kültürü ve olaylara duygulardan uzaklaşarak bakabilmektir. Kısacası masaya otururken “geçen sürede nasıl bir ilişkimiz oldu, elimde neler var, nasıl hareket edersem sonucunda neyle karşılaşırım, oluşacak stresle nasıl baş edebilirim” penceresinden bakabilmektir.Bu belki biraz taviz verdiğimiz duygusunu yaratsa da aslında çok daha büyük kayıplardan kurtulduğumuz için bir kazanımdır.
Bazen bu sürecin sonunda tam istediğiniz türde bir zafer bile kazanabilirsiniz ancak bu tip durumlar için “Pirus Zaferi” tabirini unutmamak gerekir. “Pirus Zaferi” yıkıcı büyüklükte kayıplar pahasına kazanılan bir zaferdir ve kazanılan zaferin verilen kayıplardan sonra anlamsız hale gelmesini ifade eder.
Neticede her mal sahibinin iyi bir kiracı ve her kiracının iyi bir mal sahibi ile karşılaşarak hayatın problemlerine yenilerini eklemeden keyifli bir süreç geçirmesi ve güzel dostluklar elde etmesi dileğiyle.