Hayvanlarla konuşmayı denedin mi hiç? Bir kuşla ya da bir sokak köpeğiyle? Bakışlarını alamaya çalıştınız mı kedilerin? Bence denemelisiniz, tecrübe etmelisiniz, onlarla iletişim kurmaya çalışmalısınız. Yediğiniz köftenin yarısını paylaşmalısınız bir kediyle, konuşarak yapmalısınız bunu hem de, onların önüne konuşarak bıraktığınız her lokma için önce yüzünüzü nasıl minnettarca baktıklarını görmelisiniz. Bazen o bakışı bir “mav” sesi ile süslediklerine şahit olmalısınız.
Doğada ki tek gereksiz yaratık olan bizler, özellikle hayvanlar açısından tam bir canavarız. Empati yoksunu insan ile bu gezegenin sahipleri arasında tamir edilemez dengesel bozukluklar var. Özellikle son aylarda meydana gelen orman yangınlarında gördük ki yanan sadece ağaçlar değil. Koca bir eko sistem yok oluyor bu yangınlarda. Yani, yanan ağaçların yerine yeniden ağaçlandırma yapmak bile bozulan eko sistemi yeniden kurmamız, aynı hayvanları ve bitki çeşitliliğini yeniden sağlamamız neredeyse imkansız.
Bir taraftan bakınca da, yanan ağaç değil mi kardeşim, dikeriz bir daha şeklinde görüş bildirenlere de iyice ayar oluyorum. Hani sadece eko sistem açısından değil. Ağaçlar açısından da. Çünkü, bitkilerinde canlı olduğu gerçeğini yadsımayanlardanım. Evet, bitkilerinde duyguları, düşünceleri ve iletişim yöntemleri var. Ben buna inanıyorum ve ağaçların canlı canlı yakılmasına çok ama çok üzülüyorum. Bitkinin ne duygusu olacakmış gibi düşüncelere kapılmayın sakın, bu kanıtlandı, bilim bitkilerin duygusal davranışlarını tespit etti.
Bakın izah edeyim; Amerikalı bir yalan makinesi uzmanı var. Yıl 1966. Hani şu Amerikan mahkemelerinde yalan makinesinin kullanıldığı yıllar. İş bu yalan makinesi uzmanı güvenlik görevlilerine makine hakkında dersler veren bir uzman. Adı Clee Backster. Bu kişi bir gece uykusuzluktan ne yapacağını bilemiyor ve kendine bir meşgale arıyor. Odasında kocaman yaprakları olan tropikal bir bitki var. Yalan makinesinin elektrotlarını bu bitkinin yapraklarına yerleştiriyor, düşüncesi şu; “yalan makinesi çeşitli korku, sevinç, şaşkınlık gibi durumların elektriksel değişimlerini ölçtüğüne göre, belki bitki de su dökünce seviniyordur”. Bitkiyi suladığında gördü ki, galvanometre zikzaklar çizerek aşağıya doğru yönelmekte. Oysa bizim uzmanın beklentisi galvanometrenin yukarıya doru hareketlenmesiydi. Yaprağı sıcak kahveye sokmaya dek çok çeşitli şeyler yaptı ama en şaşırtıcı olan tepkiyi kibriti eline alıp bitkiyi yakmayı düşündüğünde gördü. Bitki çılgınca galvanometrenin ivmesini tavan yaptırmıştı. “Nasıl yani?” dedi kendine, “bitki düşüncelerimi mi okudu?”. Deneylerin ardı arkası kesilmiyordu artık, ortaya çıktı ki, bitkiler sadece düşünceleri okumakla kalmıyor, çevrede ki her şeyi hissediyorlardı. Bir gün, şehir dışından gelen bir botanikçi bayan içeriye girdiğinde bütün bitkiler sessizleşti. Hiç birinden tepki gelmiyordu. Taaa ki o bayan havaalanında uçağa binip gittikten kırk beş dakika sonra yeniden tepki vermeye başladılar. O bayan bitkileri kurutarak ölçümler yapan bir kişiydi ve anladılar ki bitkiler o bayanın gelişiyle bayılmışlardı.
Backster bir deney tasarladı bu durum üzerine. Bir yardımcısı görevi gereği bir gece aniden laboratuvara girdi ve bitkilerden birini parçalayarak orayı terk etti. Ertesi gün o yardımcı laboratuvara girdiğinde bitkiler çılgına dönmüştü. Odada ki tüm cihazların ibreleri tavan yapmıştı. Backster anladı ki bitkiler sadece hissetmiyor aynı zamanda hafızaları da var.
Tüm bu bilgiler ışığında ormanlarda sadece ağaçların yandığını kim söyleyebilir ki?
YAZARLAR
22 Ağustos 2019 - 10:28
Orman
Hayvanlarla konuşmayı denedin mi hiç? Bir kuşla ya da bir sokak köpeğiyle? Bakışlarını alamaya çalıştınız mı kedilerin? Bence denemelisiniz, tecrübe etmelisiniz, onlarla iletişim kurmaya çalışmalısını
YAZARLAR
22 Ağustos 2019 - 10:28
İlginizi Çekebilir