Sana mı içimi döküyorum yoksa bu dilsiz sağır temiz yüzeye mi onu bile bilmiyorum tam olarak. Yüzey diyorum ve yazarken bir kâğıtla bile temas kurmadığımı yeni farkettim. Peki ya sen. Sen ne kadar farkındasın. Telefonumun not pad i tuşlarla tuşlarda parmaklarımla birleşince metne dönüşüyor. O metin e posta aracılığıyla gazeteye ulaşıyor ve oradan internet sayfasına konuyor. Bir miktar gazeteye basılıyor ama çoğu gibi sen de günü ve saati geldiğinde telefonunun ekranı aracılığıyla o metne ulaşıp okuyorsun.(okuyor musun ondan bile emin değilim)Peki ben daha çok ağaç kurtuluyor diye bu duruma sevinmeli miyim yoksa dokunduğum tadı kokusu hepsinden önemlisi ruhu olan o sayfaların git gide aramızdan çekilmesine üzülmeli miyim bilmiyorum.
Ve sen benim ne kadar umurumdasın. Sana yaranma kaygım beni ben olmaktan ve seni sen olmaktan ne kadar eksiltir ve bu bizim neyimize yarar. Yoksa seni umursamayıp senin için daha iyi bir şey mi yapmış olmalıyım. Biraz rahatsız etsem mi daha iyi senin için yoksa seni hiç kızdırmamaya özen mi göstersem.
Peki bütün bu satırların ne kadarını ben yazıyor olabilirim. Kelimeler uçuşan kelebekler gibi birer birer süzülüp diziliyorlar ve seninle benim aramdaki tek fark ben bunun ilk tanığıyım o kadar.
Dünyada yalnız yapılan başka iki eylem var mıdır? Ben yazarken yalnızım ve sen okurken. İkimizde kelimelerin imgelere dönüşmesi sonucu bir şeyler hissediyoruz. Aslında en kıymetli şeyimizi yalnızlığımızı bölüşüyoruz bir bakıma.
Yalnızlık bir tek okuma ve yazma eyleminde bölüşülüyormuş onu farkettim bir de.
Şimdi birazdan yine kalemi parmaklarımın arasına alacağım ve peşinden gideceğim. Ya da parmaklarım rast gele tuşlara dokunacak. Ne o kalem beni umursayacak ne de ben seni. Sen ve ben birer tanık olarak sadece izlemekle yetineceğiz tüm olan biteni.
YAZARLAR
01 Kasım 2019 - 10:33
Öylece...
Sana mı içimi döküyorum yoksa bu dilsiz sağır temiz yüzeye mi onu bile bilmiyorum tam olarak
YAZARLAR
01 Kasım 2019 - 10:33
İlginizi Çekebilir