“Sevdiklerinize uçmaları için kanatlar, geri dönebilmeleri için kökler verin. Ve de yanınızda kalmaları için nedenler…” Dalai Lama
‘İnsanlar doğar,büyür,yaşar ve ölür.’ Belki de bilinç kazanmaya başladığımız andan itibaren bizlere öğretilen ilk gerçeklik buydu.Tabi ki hiç birimiz doğduğumuz zamanı hatırlayamıyoruz. Fakat anne babalar eminim ki yıllarda geçse evlatlarının dünyaya geldiği günü mutlaka hatırlarlar. Onu kucağınıza aldığınız da her şey ne kadar mucizevi gelmişti . Muhtemelen bir parça da onunla ne yapacağınızın endişesini hissetmiş olmalısınız. Ve o benzersiz heyecan… Şimdi bir de kendinizi o minik bebeğin yerine koymayı düşünsenize… Seslerin, dokunmanın hiçbir temasın olmadığı korunaklı bir yerden -ana rahminden- bir anda kokuların, seslerin, fiziksel ve duygusal etkileşimin olduğu bir dünyaya geçiş yapıyorsunuz. Tamamen karşıdan gelecek uyaranlara bağımlı olarak şekilleneceksiniz. Ne kadar sancılı ve emek isteyen bir süreç olmalı değil mi? Ve evet bir zamanlar sizde aynı böyleydiniz.
Elbette bütün bu aşamaların doğal sürecinde ilerlediğini düşünürsek doğumdan sonraki ilk dönem evrelerinde bilinçli kontrol mekanizmamızın çalışmadığını göreceksiniz. Doğmayı yahut büyümeyi kendi kararımız ile etkilememiz,kontrol etmemiz mümkün değildir. Sadece güvenle ve sevgiyle giderilmesini istediğimiz ihtiyaçlarımız ön plandadır. Sözcükler ile değil, beden dili ile ağlayarak iletişim kurarız. Anlaşmak ne kadar zor olmalı! Bunun yanı sıra hangi şartlarda, hangi davranışlara maruz kalarak yetişeceğimizin seçim hakkına dahi henüz sahip olmadığımız bir dönemdeyizdir ki ,bizi yetiştirmek ile sorumlu olan kişiler bu kararları bizlerin yerine almış bulunur. Yani anne ve babalar.
Geçenler de sosyal medyada karşıma bir video çıktı. Bir anne, yanında 1 yaş civarı bebeği, karşısında da bir oyuncak bebek.. Kaydı alan anne bir anda neden yaramazlık yapıyorsun diye bağırarak oyuncak bebeğe vurmaya başladı. Ses tonu oldukça ürkütücü ,vuruşları da şiddet doluydu. O esnada kendi bebeği bir an dondu. Gözlerinde ki korkulu bakış ile ağlamaya başladı. Bunun üzerine anne ses tonlamasını kendince daha sevimli bir hale sokarak bebeğine, sakin olmasını, ona zarar vermediğini söylemeye çalışırken video bitti. Annenin davranışı, cansız bir varlık dahi olsa olumsuz tutumu, kendi çocuğunu oldukça etkilemiş, bebeğin kendisini huzursuz ve güvensiz hissetmesine ve ağlayarak tepki vermesine neden olmuştur. Burada görüldüğü üzere şiddet sadece fiziksel darbelerden oluşmamakta. Annenin sert ses tonu, öfkesinin yaydığı negatif enerji, hiçbir temas olmaksızın bebeğini psikolojik olarak bir şiddet mağduru yapmaktadır. Kuşkusuz anne bu videoyu çekerken çocuğunun ne hissedeceğini , ne kadar olumsuz etkilenebileceğini düşünmemiş, kendi paylaşım ihtiyacını ön planda tutmuştur.
Şimdi burada bu davranışta bulunan anneye sorulsa eminim ki bebeğini çok sevdiğini,onu en çok onun düşündüğünü, onu doyurduğunu,yıkadığını ,onunla oynadığını ve ona çok iyi baktığını söyleyecektir. Tüm kalbiyle buna inanıyordur da. Akrabalarına yada yakın çevresine sorulma şansı olsa kesinlikle onların yanıtları da anneyi destekler nitelikte olacaktır. Buradan da görmekteyiz ki, ne yazık ki çoğu ebeveyn, çocuk yetiştirmenin çocuğun fiziksel ihtiyaçlarını karşılamaktan ibaret olduğunu zannetmektedir. Oysa ruhsal ihtiyaçlar da fiziksel ihtiyaçlar kadar tamamlanması gereken önemli bir noktadadır. Ebeveyn karşısında kendisi gibi anlayan,öğrenen ,sadece öğrendiklerini uygulayabilmek adına biraz zamana ihtiyacı olan minik bir insan olduğunu çoğu zaman görmezden gelir. Ona yalan söylemekten geri kalmaz. Çocuğa olan davranışlarında kendi isteklerini ön plana alırken,çocuğun saygı görme ve güvende hissetme ihtiyaçlarını geri plana atar. Bu da çocuk için yıkıcı sonuçları olan bir travma kaynağıdır.
Şunu anlamamız gerekiyor ki ruh halimizin yaydığı enerji,davranışlarımız, hatta ses tonlamamız bile çocuk için son derece önemli uyarıcılardır. Çocuk büyürken, mutlu olduğunda yada öfkelendiğinde vereceği tepkileri dahi ebeveynlerin aracılığı ile gözlemleyerek öğrenir. Kişilik gelişimi ebeveyn davranışlarının etkileri altında şekillenir. Şiddet içeren davranışlar çocuğu huzursuz edecek travmatik ortamlar hazırlamaktadır. Buda onları gelecekte güvensiz,şiddete meyilli, öfke problemi olan sorunlu yetişkinlere dönüştürebilir. Bu da ebeveynlerin üzerindeki görünmez sorumluluğu arttırmaktadır. Unutulmamalıdır ki onun dünyaya gelmesini isteyen,onun adına bu kararı alan anne ve babadır. Dolayısı ile dünyaya getirdikleri bu minik yavruyu hayata hazırlayıp büyütürken,davranışlarını onun huzurlu ve güvende hissedebileceği şekilde düzenlemeleri gerekmektedir. Bunu kendi başlarına nasıl yapacaklarını bilemiyorlar yahut yetersiz kaldıklarını düşünüyorlarsa profesyonel yardım almalılardır. Mutlu anne babalar,mutlu çocuklar,mutlu aileler demektir. Mutlu aileler de mutlu toplumun temelini oluştururlar. Bu yüzden çocuklarımıza sevgi ve şefkat ile yaklaşmak, onları dinleyerek,sıkıntılarını anlayarak çözümler üretmeye yada alternatifler bulmaya çalışmak,onlara karşı dürüst ve net tavırlar sergilemek ,her daim yanlarında olunacağını hissettirmek çocuğun sağlıkla ve huzurla gelişmesine olanak sağlayacaktır. Bu da toplumun sağlıkla gelişmesi anlamına gelmektedir.
Bengü İncesu
Psikolog,Aile Danışmanı
YAZARLAR
22 Nisan 2020 - 11:37
Psikolojik şiddet
“Sevdiklerinize uçmaları için kanatlar, geri dönebilmeleri için kökler verin
YAZARLAR
22 Nisan 2020 - 11:37
İlginizi Çekebilir