Siyah önlüklü ilkokul yıllarında, bir öğretmenin iki sınıfa baktığı bir köy ilkokulunda birinci sınıf öğrencisiydi Savaş. Kıbrıs Harekatı sırasında doğduğu için bu ismi vermişlerdi ona. Okul arkadaşları ona seslenirken (ünlerken) ismindeki s ve ş harflerinin tıslamasına, adının içeriğinden daha çok dikkat ettiklerinden, üzerinde isminin negatif anlamından hiçbir eser yoktu.
Okudukları şimdiki küçük okul inşa edilmeden önce, anne babasının öğrenim gördüğü eski okulun kalıntıları halen yerindeydi. Eski okul çatısız, kirişsiz, kimi duvarları yıkılmış, harabe olduğu halde ayakta kalan duvarlarının yüksekliği gene bile yeni okuldan kat be kat fazlaydı. Yüksek merdivenlerden giriliyordu oraya. Bir odasının dibinde küçük bir kesme taş boyu gider deliği vardı. Yabani otların ve incir ağaçlarının bürüdüğü odanın o deliğinden geçebiliyordu Savaş.
Eski okulun bir odasına bir sundurma yapılmış ve odunluk olarak kullanılıyordu halen. Sınıf nöbetçilerinin en önde gelen görevi, öğretmen gelmeden sobayı yakmaktı. Tabi önce yan arsadan çıtılgı dedikleri çalı çırpı toplamalıydılar ki kalın odunlar tutuşsun. Topladıkları kuru zeytin budaklarından çizilmiş küçük ellerinden, incecik kırmızı çizgiler halinde kan sızarken, anne babalarından öğrendikleri şekilde sobayı tutuşturuyorlardı.
Sabah güneşinin ince uzun, gittikçe genişleyen ışık huzmesi, öğretmen masasının hemen önünden geçiyordu. Sabah sigarasını tüttüren öğretmenin ağzından üflediği duman sınıfa öyle güzel ve kusursuz püskürüyordu ki sınıfta duran ışık huzmesinin içinden geçen dumanlar soyut biçimler oluşturuyordu. Bir keresinde Savaş da denemişti aynı şekilde sigara dumanı üflemeyi ama dumanı bir türlü öğretmeninin üflediği gibi üfleyememişti. Sigarasını içip dumanını üfledikten sonra hep aynı ağız mimiğini yapan öğretmenin sınıf defterine bir şeyler yazıp incelemesi, ilk zile kadar sürerdi genelde.
Bir gün nereden geldiğini bilmedikleri, köy bakkalındakilere benzer, büyük, yazılı, resimli koliler içinde bir şeyler gelmişti okula. Sonra öğretmenleri onları hafta sonlarındaki gibi istiklal marşı merasiminin yapıldığı yerde topladı. Büyük sınıflardan birkaç kişi kolileri taşımaya yardım etti. Kutular, sıra halinde toplanmış öğrencilerin önündeki merdivenlere yerleştirildi. Öğretmen kolileri bir bıçak yardımıyla açtı. Sonra öğrencileri, birinci sınıftan başlayarak yanına çağırıp, kutu içindeki paketlerin her birinden bir tane alarak dağıtmaya başladı.
Ocak ayının soğuğu bademciklerde ve sızlayan burunlarda hissedilirken, merasim vaziyetini almış çocukların kıyafetleri soğuğa uygun olmadığından, burunlar tıpkı tarlada çalışan, yorulup üşüyen babalarının yaptığı gibi, sağ elin tersiyle şöyle bir siliniverirdi. Başlarını önlerindeki arkadaşlarının omuzları üstünden uzatan, kutularda ne olduğunu merak eden meraklı minik bedenler kıpır kıpır titrerken sıra Savaş’a geldi. Öğretmeninin yanına bir merasim düzeni önünde ilk defa çağrılan minik Savaş, şaşkın, heyecanlı ve korkuluydu. Sonra öğretmeni onun minik avuçlarını bir iki çerez paketiyle dolduruverdi. Elleri, kucağı dolu olan Savaş da ne yapacağını bilemedi. Şaşkındı. Akan burnunu silmeye fırsatı olmadı. Burnundan akan damlalar birbiri ardına döküldü. Kendisinden iki yaş büyük olan abisi geldi yardımına. Elini kolunu destekleyerek, onun utangaçlığına ve mahcupluğuna yardım etti. Birlikte merdivenlerden aşağı, sınıf arkadaşlarının yanına inerken önlerindeki yılların kendilerine neler getireceği hakkında en ufak bir fikirleri dahi yoktu.
YAZARLAR
07 Aralık 2019 - 11:11
Siyah Önlüklü Ocak Ayı
Siyah önlüklü ilkokul yıllarında, bir öğretmenin iki sınıfa baktığı bir köy ilkokulunda birinci sınıf öğrencisiydi Savaş
YAZARLAR
07 Aralık 2019 - 11:11
İlginizi Çekebilir