Bilim, arkeoloji, sanat. Sağlık, psikoloji, mutluluk. Savaş, yokluk, çaresizlik. Modern, çağdaş, soyluluk. Emperyalizm, komünizm, monarşi. İnsan olmanın dayanılmaz hafifliği.
Tüm bunlar günümüz dünyasının kaçınılmaz gerçekleri. Bu gerçeklerin bir de uluslara göre alt gerçekleri var. Yani kültürel farklar, coğrafi gerçekler gibi. Mesela bizim ulusumuza göre; fetö, pkk, pyd, futbol, gastronomi, menzil, üfürükçüler, kırolar, hırbolar, magandalar, töreler, toplum baskısı, aile içi şiddet vb. koşullar sıralanabilir.
Gerçek şu ki; bizler bu dünyaya bir doğum sonucu hasıl olduk. Yetmedi. Bir başka doğum ya da doğumlar sonrası çocuk ya da çocuklar dünyaya getirdik. Niye? Amaç ne tüm bu garip ve acımasız döngüde? Niçin gözyaşı dökmekte analar babalar? İnsan oldukları için mi? İnsani duyguları ağır bastığı için mi? Peki ya o gözyaşlarına sebep olanlar? Onlar insan değiller mi? Onlar insani duygulara sahip değiller mi?
Acımak, kıskanmak, aşık olmak, sevmek, saygı göstermek, şiddet, kızgınlık, üzüntü, özlem, gurur, utanç, çaresizlik, sahiplenmek…
Tüm bunlar insanı insan yapan değerler. Kimileri çağdaş insanın özellikleri, kimileri de mahlukat sınıfının taşıdığı özellikler. Tümü her insanda bulunmuyor. İşte bu yüzden de uluslararası savaşlar çıkıyor, aileler arası çatışmalar kaçınılmaz oluyor ve bireysel hesaplaşmaların önüne geçilemiyor.
Peki, ya eğitim? İnsanları güzel hasletlerle yetiştiren bir eğitim sistemi olamaz mı? Hani ağaç yaşken eğilir ya! Yapamaz mıyız bunu? Yapamıyoruz. Eğitim sistemimizde ne yazık ki tüm bunları sınıflandırarak genç neslimizi doğruya yönlendirecek adımlar yok. Neslimizin toplumsal saygıyı önemsemesi için gereken eğitim sistemini uygulamak amacıyla yetişmiş donanımlı öğretmen kadrolarına ihtiyacımız olduğu çok açık ancak ne yazık ki eğitim fakültelerimizden yetişen eğitim kadrolarımız da bu insani duyguların dayanılmaz hafifliği altında ezilmekten kendilerini alamamaktalar.
Henüz lise çağındaki bir öğrenci cebinde çakı taşıyorsa bu suç anne babasında olduğundan daha fazla o çocuğun hayatına girmiş tüm öğretmenlerinindir. Evet, ağaç yaşken eğilir diye boşuna söylememiş atalarımız fakat genç neslimize bu atasözündeki anlamı yükleyemiyoruz ne yazık ki. Genç neslimize sadece dört işlemi öğretmekle geleceğimizi garanti altına alamayacağımızı görmek zorundayız.
Çocuklarımıza önce saygıyı öğretmeliyiz. Gösterdiğimiz sevginin hayatın olmazsa olmazı olduğunu anlatmalıyız. Onlara sanatsal bir yaklaşımla tarihi anlatmalıyız ki bu sayede geçmişten güç alabilsinler. Mutlaka coğrafyayı eksiksiz anlatmalıyız çocuklarımıza ki öğrendikleri ile çağın gerisinde kalmasınlar.
Matematik öğretmeliyiz çocuklarımıza ama dört işlemi değil. Aritmetik zekayı ve bu zeka ile yaşamaları gerektiğini öğrenmeli genç neslimiz Bir arabanın ne kadarlık bir genişliğe sığabileceğini ilk görüşte kavramalılar. Kapanmayan kapıların sırlarını çözebilecek zekaya ulaşmalılar. Denize girerken hipotermi bilgisine hakim olmalılar. Ergonomiyi de merkez kaçı da bilmeliler. Yüz kilometre hızla yol alan bir aracın saniyede otuz altı metre yol gittiğini bilmeli çocuklarımız. Okudukları kitapta, herhangi bir cümlede ki yüklemi, özneyi ve varsa sıfatı çözebilmeliler.
Özenmemeli çocuklarımız Amerikan artistlerine. Özenmemeli çocuklarımız Amerikan süper kahramanlarına. Dede Korkut okumalılar, Kızıl Tuğ nedir bilmeliler. Karaoğlan, Battal Bey, Kara Murat, Malkoçoğlu, Otsukarcı, Boğaç Han süper kahramanları olmalı çocuklarımızın. Kıpçakları, Terekemeleri, Pomakları, Avarları, Çepnileri ve daha birçok boyu öğrenmeli çocuklarımız. Türk dünyasını bilmeliler ama bir taraftan Nasa da takip listelerinde olmalı. Kopmamalılar dünyadan. Hatta hatta onlar dünyayı peşlerine takmalılar. Sanatta, sporda, sanayide hep öncü olmalı genç kuşaklarımız. Eğitim ve öğretim sistemimizi bu gerçekler ışığında kurgulamalıyız. Gelişen dünyanın paçasından yakalamalı çocuklarımız, sonra da yakasına yapışıp o gelişen dünyaya yön veren bir ulus haline gelmeliler gelecekte.
Bizler bu dünyaya geldik ve geçiyoruz şeklinde düşünceler ancak bencilliğin korkaklığına sığınma hareketleri olabilir. İnsanlık tarihi boyunca bu düşüncelere sahip olan tembel kişilerin çoğunlukta olduğu ortadayken, tüm bunlara tezat bir yaşam formunun ortaya konması için diyorum ki; eğitim, eğitim, eğitim…
Yorumlar
Kalan Karakter: