Görünmeyen bir deniz var. Boşluk sanıyoruz ama aslında enerjiyle dolu. Dalga dalga titreşimlerle evrenin her noktasını sarıyor. Biz de o denizde yüzen balıklarız ve farkında olmadan her nefes alışımızda o görünmez denizin bir parçasını içimize çekiyoruz.
Evet, kuantum alanını anlatmak için tercih ettiğim bir metafor ile başladım yazıma. Kesinlik yerine olasılıklar üzerine kurulu bir fiziktir kuantum fiziği. Atom altı parçacıkların davranışlarının incelendiği bu fizik dalında özellikle gözlemci etkisi çok şaşırtıcı sonuçlarla karşılaştırır bizleri. Bunun yanı sıra süperpozisyon ve dalga-parçacık ikiliği klasik fizik kurallarına aykırı sonuçlar ortaya koyar. Yani olasılıkların gözetildiği bir fizik dalı ile uğraşan bilim adamları günümüzde de var ve daha önceleri de olmuşlar.
Mesela Niels Bohr (1885–1962) Kuantum Teorisi’nin kurucusu olarak kabul edilir. Tamamlayıcılık ilkesi ile dalga-parçacık ikiliğini açıklayan Bohr, doğu felsefelerindeki “zıtlıkların birliği” anlayışına benzer bir bakış geliştirmiştir.
Yine Werner Heisenberg (1901–1976) belirsizlik ilkesini geliştirerek; “Atom altı dünyayı gözlemlemek, gerçeği değiştirmektir” sonucuna ulaşmıştır.
Heisenberg’in bu yaklaşımı, Metafizik’in “bilincin evreni şekillendirdiği” düşüncesiyle örtüşmektedir. Evet geldik mi metafiziğe. Nasıl gelmeyelimki; bakalım bu konuya başka bir fizikçi nasıl bakmış.
Fritjof Capra (Fizikçi ve Filozof) “The Tao of Physics” (Fiziğin Taosu) kitabında, kuantum fiziği ile Doğu mistisizmi (Taoizm, Budizm, Hinduizm) arasında paralellikler kurmuştur. Atom altı parçacıkların davranışlarını, doğu felsefelerindeki “birlik ve boşluk” kavramlarıyla ilişkilendirerek metafizik dünyadan olasılık bilimi için yardım almıştır.
Yine Capra’yı adeta desteklercesine bu kez de David Bohm (1917–1992) “Gizli Düzen” (Implicate Order) teorisini ortaya atmıştır. Evrenin görünür yüzeyinin (açık düzen) arkasında, her şeyin birbirine bağlı olduğu “derin bir düzen” bulunduğunu savunarak, metafiziğin “görünmeyen gerçeklik” anlayışı ile adeta bağlantı kurmuştur.
Peki, nedir bu metafizik?
Metafizik Felsefede “fizik ötesi” anlamına gelir. Varlığın, bilincin, zamanın, nedenselliğin doğası gibi gözle görünmeyen gerçeklikleri inceler. Daha çok düşünsel ve felsefi bir alandır.
Metafizik ile kuantum arasında doğrudan bilimsel bir bağ yoktur, ama bazı düşünsel paralellikler vardır. Nedir bunlar:
Olasılık ve Belirsizlik. Kuantumda parçacıkların konumu/enerjisi kesin değil, olasılıklar halinde vardır. Bu, metafiziğin “görünmeyen gerçeklikler” fikrine benzer.
Gözlemci Etkisi. Kuantum deneylerinde gözlemci, sistemin sonucunu etkileyebilmektedir. Bu, metafiziğin “bilincin gerçeği şekillendirdiği” düşüncesiyle örtüşür.
Zaman ve Mekânın Göreceliliği. Kuantum dolanıklıkta parçacıklar, uzay-zaman sınırlarını aşar gibi davranmaktadırlar. Yine metafizikte de zaman ve mekân ötesi gerçekliklerden bahsedilmektedir.
Birlik ve Bütünlük. Kuantum alan teorisi, evrende her şeyin enerji alanlarıyla bağlı olduğunu söyler ve metafizik de varlıkların bir “bütün” olduğu fikri kabul edilir.
Yani kuantum fiziği ile metafizik arasında çok ciddi bağlantılar vardır. Yaşadığımız evrende geçirdiğimiz kısacık zamanın sonuna gelmeden neredeyse hepimiz evrenin sırlarını anlamak isteriz. Bunun için okuruz, araştırırız ve en önemlisi de gözlemleriz. Bana göre evreni anlamak isteyenler, sadece gökyüzüne değil, atomun kalbine de bakmalılar. Bana göre kuantum bize şunu öğretiyor: Gerçeklik, sandığımız kadar katı ve kesin değil. Bir parçacık hem dalga hem parçacık olabiliyorsa, neden insan da hem beden hem ruh olmasın?
Yukarıda yazdım, Heisenberg belirsizlikten söz etti; gözlemcinin, yani insanın bakışının gerçeği değiştirdiğini söyledi. Bu, metafiziğin binlerce yıl önce anlattığı “bilincin evreni şekillendirdiği” fikrinin bir yansıması değil mi? Bence öyle.
Bizler yalnızca madde değiliz; düşüncelerimiz, niyetlerimiz ve dualarımız, görünmeyen alanlarda titreşiyor. Yine yukarıda yazdığıma atfen; Bohm’un dediği gibi, görünür evrenin ardında daha derin bir düzen var. O düzene, Tibet rahipleri “boşluk”, sufiler de “hakikat” dediler. Günümüzde ise fizikçiler ona ‘kuantum alanı’ diyor.
Aslında hepsi aynı kapıya çıkmakta: Görünmeyen bir ağ ile birbirimize bağlıyız. Benim bir nefesim, senin kalbini etkileyebilir. Senin bir düşüncen, yıldızların bile titreşimine karışabilir. İşte bu yüzden diyorum ki; kuantum, metafiziğin bilime düşmüş gölgesidir.
Yorumlar
Kalan Karakter: