Bir önceki “yaşam” başlıklı yazımın bir devamı ve parçası olarak kader ve özgür irade üzerine yazmak, sorular sormakistiyorum. Bu, bence hayatımız boyunca çözemeyeceğimiz muammalardan biri, belki de en büyüğü…
Eminim hepimiz birbiri ardına gelen günler, aylar ve yılların kendi kontrolümüzde mi yoksa kader, yazgı denen değiştirilemez başka bir gücün hükmünde mi olduğunu ara sıra kendimize soruyoruzdur. Gelecekteki belli bir noktaya bir kasırganın çevresindeki tüm şeyleri içine çekmesi gibi çekiliyor muyuz? Eğer böyleyse kararlarımızın, seçimlerimizin bir önemi yok mu? Yoksa yapacağımız seçimler, alacağımız kararlar da kader denen oyunun bir parçası mı?
Öte yandan insan kendi kaderini an be an inşa etmez mi? Her gün yüzlerce, belki de binlerce seçim yapıyoruz bir şeyle başka bir şey arasında. Bu önemli ve “önemsiz” seçimlerbizim geleceğimizi inşa etmiyor mu? Yoksa evrendeki sonsuz olasılıklar denizinden bugün, burada payımıza düşmüş olanı mı yaşıyoruz? Sonsuz sayıda daha “başarılı” ve “başarısız” versiyonlarımız mı var kendimizi gerçekleştirmek ve özgürleşmek yolunda?
Eğer kader varsa özgür iradeden, kendi özgür seçimlerimizdenbahsetmek söz konusu olur muydu? Ne yapacağımız, ne düşüneceğimiz önceden belli ve bir önceki anın değiştirilemez, öngörülebilir bir sonucuysa, kurma kollu, nasıl ve ne kadar hareket edeceği belli bir oyuncak misali bir özgür iradeden bahsedebilir miydik? Ve eğer özgür irade varsa o zaman değiştirilemez bir kader mümkün olabilir mi temel doğa yasalarına tabi olmak dışında?
Ayrıca…
Özgür irade ne kadar özgür olabilir? Hayatımız boyunca bir kereliğine dahi olsa “kader”in oyununu bozacak, fiziksel, duygusal, zihinsel otomatik pilotlarımızı devre dışı bırakacakbir özgürlükte hareket edebildik mi? Yani kendi işimize en az geleni, karşılığında hiçbir fiziksel, duygusal, zihinsel ödül vermeyecek olanı, hoşumuza gitmese de yapmamız gerektiğini bildiğimiz o şeyi yapabildik mi? Ödül ve ceza, “cennet ve cehennem”, haz ve acı ile motive edilmemiş o davranışı, bizi gerçekten özgür kılacağı varsayılan o kararı ve hareketi gerçekleştirebildik mi?
Ve insan kendi kaderini inşa etme gücüne sahipse başına gelenkötü, istenmeyen, acı veren, hayatının gidişatını etkileyen olaylar onun yolcuğunda nasıl bir öneme ve değere sahipolabilir? Ve hayat herkese karşı “eşit” ve “adil” değilse, bu eşitsizliğin, adaletsizliğin ardında aranası bir anlam var mı? Yoksa her şey o kadar rastlantısal ve o kadar gelişi güzel mi?
Bu soruların cevaplarını -tabi ki- bulmuş değilim. Kendime göre cevaplarım var. Soru sormayı önemsiyorum. Ve her birimizin cevaplarının aynı derece gerçek olduğuna, kendi gerçeğimiz olduğuna inanıyorum. Bir bakıma kendi hayatımızla bir sohbet içindeyiz. Bu sohbeti, günlük olay, ihtiyaç ve kaygıları bahane ederek, sürekli öteleyerek kendi yaşamımızı ve kendimizi gerçekleştirme fırsatını ıskalayabiliriz.
Hayata sorduğumuz sorular ve biriktirdiğimiz cevaplar ölçüsünde, aldığımız kararlar ve bu kararları gerçekleştirme kararlılığımız ölçüsünde kendi kaderimizi inşa edebileceğimize inanıyorum. Sorumluluğunu kabul ettiğimiz bir kader diyelim buna. Ve bunu bizim adımıza, benim adıma, senin adına kimse gerçekleştiremez.
Yorumlar
Kalan Karakter: