Epey oldu; yazmadık, elimiz değmişken bir iki noktaya temas edeyim.
Bu yazıyı 3 kısma ayıracağım.
BiR: A. kod adlı meseleyi ele alacağım.
iKi: Ü. kod adlı konuya dalacağım.
ÜÇ: Son olarak C. kod adlı mülteci isteklerin üst üste konulmuş halini anlatacağım.
Bu şehirde bazı şeyleri milyon kere anlatsan bile karşılık bulmak iğne ile kuyu kazmak gibi. Suyu bulacağım diye kaz kaz bitmiyor mübarek. Bir damla su yok.
Kod Adı: A..
Hayırlı uğurlu olsun, vekilliğe 5 yıl aradan sonra geri döndü. Yolunu, izini bildiği mecliste başarı ve üretken bir sezon diliyoruz muhterem vekilimize.
Şimdi seni buradan alıyorum. Aldım yıllar öncesine götürüyorum..
Şöyle böyle 7-8 yıl geriye..
Demişiz ki..
Çanakkale’ye mutlak suretle Tarım Müzesi yapılmalı..
Bu fikrimizi farklı platformlarda dile de getirmişiz. Karşılık da bulmuş; her zaman olduğu gibi lafta.
Zor değil; hem de hiç değil. Çanakkale bunu çoktan hak etti; hala köylerde müzeye zenginlik katacak orijinal alet edevat bulmak mümkün.
Mecliste ikinci baharını yaşayacak olan vekilimiz Ayhan Gider’e bu müzeyi Çanakkale’ye kazandırmak çok yakışır. Zatıali Ziraat Mühendisidir..
Atla deve değil; Tarım İl Müdürüne (kendisi de vakti zamanında Çanakkale Tarım İl Müdürlüğü yapmıştır) meseleyi anlatacak ‘hallet kardeşim’ diyecek ve hareket başlayacak.
Kod Adı: Ü..
Belediye Başkanımız Ülgür Gökhan’a da bir görev yüklemezsek olmaz.
Çok şükür Kent Müzemiz var. Yetersiz ama sonuçta var mı var demek bizi doyurmaz. Daha iyi olabilir mi; olabilir hatta olmalı. Amatörce hazırlanmış Kent Müzesi derhal otoparkı olan, geniş ve pek çok şeyi müze disiplini içinde sergileyebilen yapıya ihtiyaç var.
Şehir büyüyor..
Ziyaretçi sayısı artıyor. Bu düzlük içinde Şehir Müzesi tam olarak müze beklentisini karşılamaktan uzak. Evet burası şehrin kalbinde, ayakaltı, kolay ulaşılabilir ama yeterince Çanakkale’yi ifade ediyor mu diye sorsak yanıtın ne olurdu..
Burayı muhakkak koruyalım ama daha iyisini, daha zengin içerik ile ‘görmeden, gezmeden dönmeyin’ dedirtecek bir müze bu şehre çok yakışır.
Meraklısına:
Öyle fellik fellik müze gezen biri değilim ama bu işlerden de biraz anlarım. Müze personeli muhakkak müzeciliğin ne olduğunu bilmeli, ayrıca şehrin tarihine 10 üzerinden 7 puanla hakim olmalı. Mesela, Kent Müzesi ücretli olsa kaç kişi gezmek isterdi bi düşün..
İddia ortaya koyarak yapılacak bir müze şehir hayatına müthiş katkılar yapabilir.. iddialı bir müzeyi bu şehre borçluyuz; hatta ben bi yer biliyorum ama şimdi yazmayayım, vatandaşın canı sıkılmasın.
Kod Adı: C..
Şimdi yazacaklarımı da iki satır okuyunca ‘taktın sen de’ diyeceksin..
Valla taktım galiba.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi 30 yaşını doldurdu. Üniversitede gencecik yaşta çalışmaya başlayanlar; Üniversitenin her anına tanıklık edenler emekli oldular veya oluyorlar. 30 yaşını doldurmuş, 10 binlerce öğrenciye, binlerce akademisyene sahip bilim yuvasının mutlaka müzesi olmalıdır..
Derhal; hemen şimdi Çomü müzesi için çiçeği burnunda Rektör hocamız Cüneyt Erenoğlu kolları sıvamalı ve borcunu ödemelidir. Bu konuyu kendisine bir temenni olarak ilettim.
Bu şehrin Üniversitesine okumaya gelen, geleceğine yatırım için çalışan öğrenciler nasıl bir şehirde nasıl bir Üniversite’de öğrenim gördüklerini bilmeyi çoktan hak etti. 30 yıl bir müze kurmak için yeterli..yeri de mutlaka kordondaki eski rektörlük binası olmalıdır. Binanın tamamı müze olarak ayırılmalı; her santimi..
Üniversitenin elindeki belge, bilgi heba olmadan mutlaka bu müze için adım atılmalı..
Mesela verin görevi kurucu rektör Mete Tunçoku’na o bu işi organize eder..
Meraklısına:
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Terzioğlu Yerleşkesi içine Yer Bilimleri ve Doğa Tarihi Müzesi var. Git ve gör. İnanılmaz; takdiri, katkıyı dibine kadar hakkediyor. Çok özel bir müze. Üstelik ücretsiz (en son ben gezdiğimde öyleydi). Bu müze de eski rektörlük binasına taşınmalı ve herkesin görmesi sağlanmalı. Ayten hocanın dişinden tırnağından çabalarıyla yarattığı müze gerçekten görülmeyi çok hakkediyor..
Geldik bu yazının sonuna..
Buraya kadar okuduysan seni gönülden tebrik ederim. Umarım, eski Ak Parti Grup Başkan Vekili, şimdinin İçişleri Bakan Yardımcısı Bülent Turan’ın Zincirbozan Demokrasi Müzesi ve Özel İdarelere ait VE Hotels’in yapma çabası devam ettirilir. Yine ‘ben yazmıştım’ demek istemiyorum ama ne yazık ki gerçekler kaybolmuyor. Demokrasi Müzesi fikrini yıllar evvel ortaya atmış ve Çanakkale’ye çok yakışacağına vurgu yapmıştım. Umarım bu hayal gerçeğe dönüşür. Demokrasi Müzesi fikrini Zincirbozan’ı 1990’lı yılların ilk yarısında gezdiğimde aklıma girmişti. Sağ olsun burasının komutanı bizi gezdirmiş ama fotoğraf çekmemize izin vermemişi. Liderlerin yattığı odaları görmek, Demirel’in Doğru Yol Partisi ismini Zincirbozan’ın Çanakkale-Biga ana yoluna uzanan dümdüz yolda düşündüğü falan hep anlatılmıştı.
İşte o yolda ellerimi arkamda bağlayıp ağır adımlarla ana yola yürümüş ve çok heyecanlanmıştım. Vay canına, üzerine bastığım beton yolda kimler yürümüştü. Odaların duvarlarına dokunmuştum, gerçekten insan bi tuhaf oluyordu.
Neyse uzatmayalım; bu yazıyı daha önce yayınladım ama bir kez daha yayınlama ihtiyacı duydum.
Kirletmeyin kardeşim şehri..
CHP Gençlik Kolları Üniversite milleti uyandırmak için bir çalışma yapmış.
Kendince haklı gerekçelere dayanarak, yaptırılan çıkartmaları rasgele her yere yapıştırmışlar. Neymiş, Üniversite okuyan gençlere Belediye Başkanını sen seç demiş. Yani, ikametini 1 Ekim’e kadar aldırdın aldırdın yoksa bu şehirde oy kullanamasın demiş..
Hatırlatma iyi de rasgele her yere kağıt yapıştırma hiç şık olmamış, yakışmamış yani.
Zaten ben oldum olası bu yapıştırma işini hiç sevmedim; görüntü kirliliği. Yapıştırılan o kağıtları oradan sökmek çok zor. Zaten kimse de sökmeye çalışmıyor.
Yapıştır kalsın..
Bu sadece direklerde, buldukları her yerde değil; duraklarda, kullanılmayan yerlerin camında, elektrik panolarında; mümkün olsa bize de yapıştıracaklar.
Yapıştıran kim olursa olsun; hele hele bu bir parti ise daha da kötü.
Kirletmeyin şehri kardeşim. Bunu yapmanın yöntemi bu olmamalı. Bu şekilde palyatif hatırlatmalar; insanların gözüne sokarak “CHP gençliği çalışıyor bak” algısı yaratmaya çalışmak nedir.
Olmamış yani..
Belediye bence bu işlere bir disiplin getirmelidir. Kim yapıştırdıysa söktürsün, ulaşsın ve gerekli cezayı uygulasın.
Bu zor tabi de..
Bu yazıyı okuyan ilgili bana şunu diyordur muhtemelen..
“Ya memleket nelerle uğraşıyor, adamın yazdığına bak. Bi dert bu mu kaldı..”
Diyor mudur..desin valla.
Önümüz seçim, her yere her şeyi yapıştıracaklar. İstemiyoruz kardeşim; başka yöntem bulun.
Zaten şehrin her bir zerresine tabela dikilmiş, karmakarışık. Gözlerimiz yorulmaktan yoruldu yahu.
Reklam tabelaları büyüdükçe büyüdü.
Her köşe başına dikildi; trafikte insanlar tabela okurken dalıp gidiyor. Yeşil yanıyor arkadaki haklı olarak kornaya basıyor. Adam tabela okuyayım derken caart diye kırmızıda yardırıyor.
Bu tabela, billboard tablalarının konulacağı yerler özenle seçilmeli. Kazaya sebebiyet verecek, trafiği engelleyecek noktalardan kaçınılmalı. Bunların hepsi kaza sebebi.
Tabela dediğin az olur kıymetli olur..
Yorumlar
Kalan Karakter: