Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), uzun süredir gündemi meşgul eden mutlak butlan tartışmasını şimdilik atlatmış görünüyor. Ancak bu ertelemenin, tartışmanın tamamen bittiği anlamına gelmediği de açık. Parti üzerinde hukuki ve siyasi baskının devam edeceği, hatta bu sürecin farklı yollarla sürdürüleceği ortada.
Mutlak butlan meselesinin “bir kerede kapatılmak yerine yavaş yavaş unutturulması” stratejisiyle yürütüldüğü izlenimi güçleniyor. Bu tablo bize bir şeyi net biçimde gösteriyor: Artık hamle sırası CHP’de.
Olağanüstü kurultay ve İmamoğlu faktörü
21 Eylül’de yapılacak olağanüstü kurultay, CHP için sıradan bir seçim süreci değil. Tam tersine, köprüden önceki son çıkış niteliği taşıyor. Çünkü partinin geleceği, sadece kimin genel başkan olacağına değil, aynı zamanda Türkiye siyasetine nasıl bir yön verileceğine bağlı.
Bu noktada Ekrem İmamoğlu’nun adaylığı kritik bir eşik. İmamoğlu’nun yargılandığı davalar düşünüldüğünde, belediye başkanlığı sıfatı ile yargılanmak başka, CHP Genel Başkanı sıfatı ile yargılanmak bambaşka bir ağırlık taşıyacaktır.
Uluslararası kamuoyu da dahil olmak üzere, siyasallaşan hukuk süreci daha görünür hale gelir. Bu, sadece İmamoğlu’nun değil, CHP’nin ve Türkiye’nin demokrasi mücadelesinin de sembolü olabilir.
Neden İmamoğlu?
CHP’nin önünde birkaç seçenek var ama en güçlü kartı Ekrem İmamoğlu. Bunun sebeplerini şöyle sıralayabiliriz:
Toplumsal karşılığı var: İmamoğlu, sahada karşılığı olan, kitlelerle duygusal bağ kurabilen bir isim.
Genç ve enerjik: Partinin yorgun imajını değiştirebilecek dinamizme sahip; üstelik son 3 ayda anlatabileceği çok hikayesi birikti.
Uluslararası tanınırlık: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak dünyada biliniyor, bu da Türkiye’deki siyasi baskıyı global ölçekte görünür kılıyor.
Cesaret faktörü: CHP’nin “çekingen” algısını kırabilecek bir aday. Her ne kadar partinin Cumhurbaşkanı adayı olsa da iptal edilen diploması nedeniyle şimdilik bu mümkün görünmüyor. Çözülür belki ama ne zaman. İşte bu sebeple bile Ekrem İmamoğlu'nun partiye Genel Başkan olması başka bir ismin Cumhurbaşkanı adayı olmasına da güç ve hareket kazandıracaktır..
Kısacası, İmamoğlu sadece bir belediye başkanı değil; Türkiye’de demokrasi mücadelesinin en güçlü sembollerinden birine dönüşmüş durumda. Bu avantajı kullanmak, sahneye konulan oyunlarda figüran değil esas oğlan olmak için elzem bir durumdan sözediyorum.
Özgür Özel’in rolü
Eğer İmamoğlu genel başkan adayı olur ve seçilirse ki; seçilmeme ihtimali yok, Özgür Özel’in genel başkan vekili rolü sürdürmesi önemli bir denge unsuru olabilir. Bu durum hem parti içi birlikteliği güçlendirir hem de “samimiyet” duygusunu artırır. Özel’in bu konumda kalması, onu küçültmez; aksine büyütür, güçlendirir.
Bu birliktelik CHP’ye hız kazandıracağı gibi esneklik de sağlayabilir. İmamoğlu-Özel uyumu, partiye “ortak akıl” ve “kolektif liderlik” algısı kazandırır ki, bu da tabanda güven yaratır.
Ya aday olmazsa?
Peki, İmamoğlu aday olmazsa veya yapılmazsa ne olur ?
Öküz altında buzağı arayanlar için : Yukarıdaki cümle içinde yapılmazsa kelimesini rasgele seçmedim, bizzat yazdım. Benim görüşüm Ekrem İmamoğlu'nun gücü her geçen gün yazalıyor, parti içindeki etkisini ya kaybediyor ya kaybettiriliyor. Adaylık için a şimdi ya hiç durumu vardır, buraya not düşeyim.
Ekrem İmamoğlu'nun aday olmadığı ihtimalinde birkaç risk öne çıkıyor:
İmamoğlu’nun etkisi giderek azalır..
Ekibi dağılır, siyasi enerjisi törpülenir..
Kamuoyu ilgisi azalır, unutulmaya yüz tutar..
CHP, bu büyük fırsatı elinden kaçırmış olur..
Siyasette fırsatlar her zaman gelmez. Bugün atılacak adım, yarının dengelerini kökten değiştirebilir. Bu yüzden CHP’nin “cesur” bir karar alması şart.
Bir not daha düşeyim şuraya: Dikkat edersen, CHP her defasında Ekrem Başkan şöyle, Ekrem Başkan böyle diye meydanları sallıyor. Ekrem İmamoğlu'nun adını o kadar çok anıyonlar ki neredeyse empati yaratmayı kuvvetlendiriyorlar. Bunun için yapıyorlar demiyorum ama asıl mücadele siyasallaşan hukuk ile olmalı. Bir ismin sürekli tekrar edilmesi ilerleyen süreçte antipati yaratabilir; bunun yerine, toplumu cesaretlendiren, ortak yürünecek yolun risklerini ve olasılıklarını ortaya koyan daha gerçekçi bir siyasal tavır sergilemek gerekir. Kısaca CHP önce kendine "vatandaşımın hayatını nasıl değiştireceğim" sorusunu yanıtlamalı ve ona göre bir yol haritası geliştirmeli. Biz de biliriz ki; CHP iktidarında başımıza neler gelecek, hayatımızı nasıl değiştirecekler öğrenmiş oluruz. Siyasette cevap aranması gereken en büyük soru budur.
CHP Nasıl İlerlemeli?
Benim önerim net: CHP, 21 Eylül kurultayında Ekrem İmamoğlu’nu genel başkan adayı yapmalı.
Çünkü bu adım:
Parti içi dinamizmi artırır..
Toplumsal heyecan yaratır..
İktidarın planlarını bozar..
Uluslararası desteği güçlendirir..
Unutulmamalı ki; bu kurultay bir seçimden çok daha fazlası. CHP’nin geleceğini ve Türkiye’de demokrasinin yönünü belirleyecek bir dönemeç. Eğer bu fırsat değerlendirilmezse, sadece bir isim değil, bir dönemin de gücü sönümlenecek..
Benim gördüklerim bunlar..
Daha fazlası var elbette ama şimdilik bu kadarıyla yetinelim. Ekrem İmamoğlu Genel Başkanlığı ve Özgür Özel Genel Başkanlığında sürecin nasıl ilerleyeceğini de aslında özetleyebilirim ama onu da 21 Eylül olağanüstü kurultayından sonraya bırakayım..
İyi haftalar..
Yorumlar
Kalan Karakter: