Tatil mi, kaçış mı, göç mü ?
“Her bavul bir kaçış mı, her uçak bileti bir veda mı ? Yurt dışı tatilinden yurt dışı hayaline uzanan Türkiye gerçeğine birlikte bakalım..
Kahveler hazırsa başlıyoruz..
Her yaz sezonunda aynı manzarayı izliyoruz; havalimanları ana baba günü, Instagram hikayelerinde uçağın kanadıyla bulut pozu, altına da “Bye Türkiye” notu. Gümrük kapıları farkıl değil. İnstagram sayfalarında bilmem kaç saat beklemekten ve kuyruklardan dem vuruluyor.
Bazılarımız da “hak ettim, tatilim bu” diyerek yola çıkıyor. Bir kısmımızın ise dilinde daha ağır şeyler var..
“Artık burada yaşanmaz. Ev aldık Yunanistan’dan, Portekiz’den...”
Peki gerçekten neden böyleyiz ? Neden bavulumuzu hep yurt dışına hazırlıyoruz ?
Sadece euro 48 lira diye mi ?
Yoksa mesele cebimizden çok, içimizde mi başlıyor ?
Bir pizza üç asgari ücret
Evet, dürüst olalım. Yurt dışında tatil yapmak, bazen burada tatil yapmaktan ucuz. Bodrum'da orta halli bir beach club’da şezlong 2000 TL olursa, Santorini’de denize karşı frappe içmek cazip gelir. Ama bu sadece görünen kısmı.
Türkiye’de bir tatilci, "yerli turist" etiketiyle zaten ikinci sınıf muamele görüyorsa, neden kendi cebinden binlerce lira verip kalabalıklara karışalık ki ? Bu noktada mesele biraz da psikolojiye kayıyor. Kalabalıktan kaçmak, tanınmamak, sosyal medya için havalı kareler yakalamak..
Hepsi işin içinde..
Kimse beni tanımasın; sapıtayım, kafama göre takılayım
Yurt dışına gitmenin çekiciliğinde şöyle bir şey var: Kimse sizi tanımıyor. Ne komşu var, ne amca oğlu. Plajda yan şezlongdaki adamın size “işler nasıl, arabayı değiştirdin mi ?” gibi sorular sorma ihtimali yok.
Orası sizin için, sıfırdan başlayabileceğiniz, etiketlerinizden arınabileceğiniz bir yer. İçten içe bunu da seviyoruz. Evet, özgürlük duygusu. Bazen sadece özgür hissetmek için yola çıkıyoruz.
Ama iş burada da bitmiyor..
“Ben geziyorum abi..” efendisi
Bir de şu gerçek var: Artık gezi, sadece gezi değil. Bir gösteri. Sahne almak, seyirciye oynamak gibi bir aksiyon. Sosyal medya paylaşımları, story’ler, reels’lar..
Ne yediğimizden çok, nasıl göründüğümüzü düşündüğümüz bir dönemdeyiz. “bak ben yurt dışındayım, hem de İtalya’da pizza yiyorum..”
Halbuki o pizzayı 18 euroya yemişsiniz, 48 TL’den çarpınca moraliniz bozulmuş, ama story’ye filtre koyunca sorun yok.
İyi tatiller !
Felsefi katman; sadece tatil mi, yoksa kaçış mı ?
Bu işin daha derin bir tarafı daha var. Artık yurt dışına sadece “tatil için” gitmiyoruz. Daha kalıcı şeyler düşünüyoruz. Yurt dışından ev almak, oturum almak, çocukları orada okutmak; hatta orada düzen kurup yaşamak..
Burada bir tehlike var. Çünkü mesele artık bir hafta kafa dinlemek değil. “ben burada yaşayamıyorum” noktasına gelmek.
Neden?
Mesele sadece para mı ?
Pek değil gibi..
Gençler neden Gkaçmak istiyor; işsizlik mi, özgürlük mü?
Bugün 20’li yaşlarında birine sorsanız, “Türkiye’den gitmek ister misin ?” diye. Çoğu evet diye bu sorunun üzerine atlar. İlk cevabı da şu olur: “Burada iş yok, istikbal görmüyorum..” Fakat biraz deşince başka şeyler çıkar.
Kendi kimliğini ifade edememe, konuşmaktan korkma, fikir söylemenin bile risk haline gelmesi..
Sadece maaş bordrosu değil yani mevzu. Nefes almak isteyen insanlar söz konusu.
Ekonomi bozuldukça, özgürlük duygusu daha da kıymetli hale geliyor. İnsanlar sadece daha çok kazanmak için değil, daha rahat yaşamak için gidiyor ya da gitmek istiyor..
Tehlike nerede ?
Sorun şu; herkes gitmek isterse, kim kalacak ? Sadece siyaset değil, memleketin ruhu da zarar görüyor. Yurt dışına gitmek kötü değil. Ama sürekli “burası yaşanmaz, orası harika” diye düşünmek, kendi evimizin tadını unutmak demek.
Biz kendi ülkemizi Instagram filtresiyle görmeyi bıraktığımız gün, belki bavullar biraz daha fazla içeride kalır..
iyi haftalar..
Yorumlar
Kalan Karakter: