Çanakkale’de toplu taşımanın yetersizliğinden şikayet etmeyen yok. Otobüsler kalabalık, duraklar dolu, kimi zaman binmek bile mümkün olmuyor.
Herkes haklı… ama bir yere kadar.
Geçen gün İnönü Caddesi üzerindeki Cevatpaşa Parkı durağında küçük bir sahneye tanık oldum. Genç bir kardeşimiz buradan toplu taşıma aracına bindi… ve ne oldu biliyor musun; sadece 650 metre ilerideki İskele durağında indi. Sadece 4 dakikalık yol. Yürümeyi tercih etseydi, Halk Bahçesi içinden geçerek 600 metreyi yedi dakikada gidecekti. Hızlı yürürse süre beş dakikaya bile inerdi..
Mesela..
Bu kardeşimizin ne kadar acelesi olabilir..?
Ve asıl soru şu: Bir günde yüzlerce kişi aynı şeyi yapıyorsa ki yapıyor; toplu taşıma gerçeğini nasıl disipline edeceğiz ? Sizi nasıl memnun edelim; bir çözüm öneriniz var mı ?
Çanakkale’de o kadar çok “indi bindi” vakası var ki, şaşarsınız. Gençlerimiz iki adım yürümüyor. Emeklilerimiz de öyle. Sonra hep bir ağızdan “toplu taşıma çok kötü” diyoruz; hatta geçenlerde bir öğrenci kızımız ağlıyordu..
Elbette kusurlar var. Kimse bunu inkar etmiyor. Ama şehrin düzenine katkı yapmadan tam konfor beklemek ne kadar doğru ?
Çanakkale, yaşam konforu yüksek bir şehir. Yürürken kimse sizi rahatsız etmiyor. Sahilde istediğiniz yere oturabiliyorsunuz. Sokaklar genel olarak sakin. Cafeler fıstık gibi. Eh her yerde bedava internet var. Havası güzel, yazın püfür püfür..
Yani anlayacağın şehrin her zerresine bu kafa ile bakınca sıkışık toplu taşıma elbette sorun olarak görünüyor çünkü şehirdeki bu rahatlığı, otobüste de bekliyoruz..
Bu şimdilik mümkün görünmüyor..
İki adım yere yürüyerek gitmezsek hiç mümkün olmayacak; hatta daha da kötü olacak.
“Kaldırımlar dar” diyebilirsiniz.
Haklısınız..
“Tabelalar, saksılar yolu kapatıyor, tenteler başımıza çarpıyor..” diyorsunuz..
Bunlar da doğru ama yine de yürümemek için tek başına mazeret sayılmaz. Çünkü dönüp biraz kendimize de bakmamız gerekiyor.
Sokağa izmarit atan biziz.
Çöpünü ayırmadan her şeyi bir torbaya dolduran da…
Balkondan sokak hayvanlarına poşet içinde balık kılçığı sallayan da…
Sonra dönüp Belediye'den kusursuz temizlik bekliyoruz. Böyle olmaz. Hizmet isterken kendi payımızı görmezden gelemeyiz.
Ben yıllardır söylüyorum; söylemekle kalmıyorum yazıyorum..
Güzelyalı’da herkesin kendi çöp kutusu olmalı.
Çöp aracı her gün sokaklarda dolaşıp gürültü yapmak, ekonomik savurganlık yaratmak zorunda değil. Her sokagın bir günü ve saati olsun, haftada bir kez çöq aracı gelsin alsın ve gitsin..
Çöp varillerinin her türlü atıkla doldurulmasının da, sokaklarda kokunun da önüne geçilir.
Demek ki mesele sadece toplu taşıma değil.
Mesele, “ben ne yapıyorum?” sorusunu kendimize sorabilmek.
Biraz yürüyelim arkadaşlar.
Hem bedava diye otobüse tıkışmayalım, hem sağlığımıza iyi gelsin.
Yürüyelim arkadaşlar..
Bunu yapmaya başladığımız gün, kamudan konforlu kaldırımlar, düzenli ulaşım talep etme hakkımız daha güçlü olur..
Son söz iyidir; ben de son sözümü söyleyeyim.
İki adım yürümeyip toplu taşımayı suçlamadan önce, kendimize de ayna tutalım..
Meraklısına: Biliyorum kimse ne kendini disipline edecek ne şehir disipline olacak. Ne şikayetler bitecek ne çözümsüzlük arzularımız (.!) Çünkü bu şehrin psikolojisi benim söylediklerimi yapmaya, hayata geçirmeye uygun değil.
Kezban iki adım yürümeyecek..
İmam bildiğini okuyacak..
Herkese güzel bir haftasonu diliyorum..
Yorumlar
Kalan Karakter: