Hürrem ablacım, bir önceki mektupta öğrencilerin toplu taşıma dramını yazmıştım. Ama işin içine artık emekli teyze faktörü girdi. Otobüslerdeki arka koltukta ayakta durmakla uğraşan gençler, bir de emekli teyzenin “şimdi şunların kocası, şunun çamaşırı…” diye başlayan destansı dedikodularını dinlemek zorunda kalıyor. Hani insan “aman ne kadar sıkıcı bir yolculuk” derken, bir anda otobüs sosyal bir tiyatro sahnesine dönüşüyor.
Öğrenciler itiraz ediyor: “Teyzeler otobüste bizi darlıyor, nefes alamıyoruz!” Ama aslında Hürrem abla, teyzelerin haklı olduğu yanlar da var. Emekli olduktan sonra şımarmak, biraz da olsa kendi keyfini yaşamak, bir de çay sohbeti eşliğinde koca şehrin dedikodusunu yapmak, onların en doğal hakkı. Bu yaştan sonra ateşli bir gece geçirdiğini anlatacağını mı sanıyorsun? Hayır, onların gündemi daha çok kocası, komşusu, hatta mahallenin çamaşır işleri.
Öğrencilerin şikayeti anlaşılır ama otobüste yaşananlar, şehrin psikolojisinin de bir aynası aslında. Şehir, tıpkı otobüs gibi, sıkışmış ve sabrını yitirmiş durumda. Şoförler agresif, öğrenciler bıkkın, teyzelerse kendi “yaş hakkını” savunuyor. Ortada bir denge yok; ama burada önemli bir ders var: yaş ve tecrübe, bazen sabrı ve mizahı beraber getirir.
Bir teyze ifadesiyle: “Ben bu yaşa geldim, artık çayımı içerken kimin ne giydiğini, kimin kocasının ne yaptığına bakmak en doğal hakkım!” diyor. Öğrenciler içinse bu, sanki her durak bir sınav gibi. “Durakta inecek miyim, teyze yine konuşacak mı?” endişesi otobüs psikolojisinin bir parçası haline gelmiş.
Hürrem abla, bu noktada müdahale şart. Öğrencilere biraz ayar vermek gerekiyor: otobüste sadece şikayet etmekle bir yere varılamaz, biraz tebessüm, biraz sabır ve teyzelere karşı biraz saygı şart. Aynı zamanda teyzeler de öğrencilere karşı anlayışlı olmalı; bazı öğrenciler ilk kez üniversiteye gidiyor, bazıları gün boyu ders yüküyle yorgun.
Bu yüzden Hürrem ablacım sen araya gir, bir denge kurulsun. Teyzelerin dedikodusu doğal, onların hakkı; öğrencilerin sabrı ise sınavdan geçiyor. Biraz mizah, biraz espri ve bolca kahkaha ile otobüsler hem sosyal bir tiyatro sahnesi hem de toplu taşımanın gerçek yüzü haline gelsin.
Sonuçta Çanakkale’de otobüsler artık sadece insan taşımıyor; sabır, mizah, yaş ve gençlik çatışmasını da taşıyor. Teyzeler biraz şımarsa, öğrenciler biraz ayar alırsa, şehir psikolojisi belki biraz rahatlar. Hürrem abla, sen bu oyunun hem yönetmeni hem dengeleyicisi olabilirsin.
Kahveler benden, otobüs keyfi senden! Hadi şu meseleyi başkana hatırlatıver.
Hasretle,
Çanakkale’den Haberin Peşindeki Gözün.
Yorumlar
Kalan Karakter: