Hürrem Ablacım,
Yine ben; daha dün öğrencilerin kira derdini yazmıştım sana, arkasından hoop yenisi geldi. Bu sefer dert başka: Toplu taşıma!
Hani adında “toplu” geçiyor ya, işte o “topluluk” kısmı biraz fazla kaçmış olacak ki, öğrenciler sabah akşam birbirine kenetlenmiş şekilde yolculuk ediyor. Öyle ki, Ç-3 hattına binince sanki sadece üniversiteye değil, evrenden başka bir galaksiye transfer oluyormuşsun gibi hissediyormuşsun.
Ben çocukların yalancısıyım.
Bir öğrenci diyor ki, “Sabah otobüse bindiğimde ayaktaydım, akşam dersten dönerken hala aynı yerde ayaktaydım.”
Bir diğeri ekliyor: “Artık otobüste birbirimizi o kadar tanıyoruz ki, koltuk bulunca yer vermek değil, hal hatır soruyoruz.”
Ama Hürrem abla, asıl mevzu sadece kalabalık değilmiş… Şoför amcaların psikolojisi de ayrı bir bilim dalı olmuş. Bir tanesi, sabah trafiğinde kornaya öyle bir bastı ki, öğrenciler “acaba sınav sonuçları mı açıklandı?” diye paniklemiş. Başka biri, “Durakta durmayınca içimdeki sabır tükendi” diyen öğrencinin rüyalarına bile girmiş.
Görünen o ki, Çanakkale toplu taşımada bir değil, üç tarafın psikolojisi sallanıyor:
Şoför, öğrenci, şehir.
Şoför sinirli çünkü trafikte sabır taşı olmuş.
Öğrenci yorgun çünkü sabah derslerine yetişmek için körleme otobüse biniyor.
Şehir de yorgun çünkü sabah-akşam bu gerilimi kaldıramıyor artık.
Bir öğrencinin ifadesiyle: “Otobüse bindiğim anda sanki bireysel terapiye başlamış gibi oluyorum ama terapist susuyor, direksiyona bakıyor.”
Hürrem ablacım, emekli teyzeler de bu tabloya tüy dikiyor. Arka koltukta sürekli “benim zamanımda böyle değildi” sohbetleri, “bu gençler de hep telefonla” eleştirileri...
Öğrenci diyor ki: “Bir durak sonra ineceğim ama teyze hala komşusunun donunu anlatıyor.”
Kısacası, otobüs artık sadece taşıma aracı değil, sosyal deney alanı olmuş durumda.
Bir de üstüne “klima çalışmıyor, cam açılmıyor” faktörünü ekle; ortaya çıkan şey resmen Çanakkale versiyonu bir psikolojik gerilim filmi: ‘Sıkışanlar’.
Final sahnesi mi?
Bir öğrenci “duracak var” düğmesine basıyor ama otobüs durmuyor. Çünkü o düğmeye artık kimse inanmıyor.
Hürrem abla, bu şehirde toplu taşıma sadece insan değil, sabır, stres ve umut da taşıyor. Şoförün kornası, öğrencinin iç sesiyle yarışıyor.
Sen şu başkana bir selam çak da, işin ucuna biraz “nefes” karışsın. Belki otobüsler genişlemez ama yüzler biraz güler. Ne dersin abla; çocuklar senden hareket bekliyor.
Ve tabii, seni de bekliyoruz Çanakkale’ye…
Kahveler benden, ama otobüsle gelme — çünkü dönüş yolunda sabır taşı olman garanti!
Hasretle,
Çanakkale’den Haberin Peşindeki Gözün.
Yorumlar
Kalan Karakter: