“Bira sarhoşu gönlüm dünyanın bütün noel ağaçlarından daha hüzünlüdür” charles Bukovski. “Noel ağaçları hüzünlü mü” dedi eşim. Evet dedim. Ölū oldukları halde üzeri rengarenk hediye ve ışıkla süslenen ağaçlardan daha hüzünlüsü var mı?
Sahte çam ağaçları da onlardan kalır değil. Takvimde kendi kurguladığımız yılın başlangıcını kutlamak için ağaç süsleme fikri bile yeterince... “anladım” dercesine bakınca devam etmedim. Zaten gönlüm biradan yeterince sarhoştu. Müşterilerini ikna etmek ve ortak hikayeye intibak etmek için aylar öncesinden vitrin camlarını köpük spreylerle süslemeye başlayan esnaflar süsleri bir kaç ay da kaldırmayıp bir süre aynı modda kalmayı kuruyorlar. Bu halleriyle öncesi, kendisi ve sonrasında hallere giren sonunda şubat ayının tamamını regl halde geçiren, Cem yılmazın malum şakasındaki kadına benziyorlar. Her şey istedikleri gibi gidiyorsa bence bir problem yok.
Bu ayın bir kısmını köyde anne babayla geçirdim. Biraz nostalji, az darlanma ve çokça evvelki travmaların canlandığı hatırlamalarla geçti. Genelde güzeldi.
Babama şu anki siyasi hali anlatırken çok zorlandım. “Keyfi tutuklama mı olur. Suçsuz yere beni kim nasıl tutabilir” dedi. En az on beş kere. Güçlerin bir odakta toplandığını, tek adamlık yönetimi. Yasama yūrūtme ve yargı durumunun halini anlatmaya çalıştım en az on beş kere...babam dediğimi anlamamakta ısrar edince. Nefesimin göğsüme sığmadığını gören annem, hayatım boyunca unutmayacağımı daha o an hissettiğim muhteşem vecizeyi söyledi. Çocuğu anlamıyorsun. “Ananı belleyen kadı. Şikayet edeceğin kim kaldı”.
Her yıl, her zaman her şey gönlünüzce olsun derdim ama bu imkansız. Kaldı ki kanımca yaşamın güzelliği de kontrol edemediğimiz haller de sanki. ne dersiniz...
Yorumlar
Kalan Karakter: