Tek başıma yalnız bir adada onlarca yıl kalsam ve yanımda sadece intagramım olsa gelişen trentleri (gençlerin neler giyeceğini, kişisel gelişim zırvalarını, insanların oluşturdukları kuyruklarda neler konuşulacağını, sokak röportajlarını, insanların nelerden yakınacağını, orta doğuda neler olacağını, mecliste neler konuşulacağını) tahmin edebilirim sanırım. Sözüm ona güya kozmozda ve önceden belirlenmenin imkansız olduğu bir evrende yaşıyoruz. Dünyayı sarsacak ve herkesi etkileyecek bir savaş çıkıyor. Bir süre sonra “popülerliğini” yitiriyor. Kimsenin umurunda değil artık. Tüm dünya insanları sosyal medya yüzünden anda kalamayan, hep, yeni bir aksiyon arayan 8 yaşındaki yeğenim gibi. Doğduklarında Semiyosferleri sosyal medya imleri olan bu yeni kuşağı kim suçlayabilir ki... Yakında sosyal medya okur yazarı olmayan kişiler toplumun dışında kalacak neredeyse. Kimin umurunda... denildiğini duyar gibiyim. Ne demiş Karacaoğlan “ Harami var deyü korku salarlar. Benim ipek yüklü kervanım mı var” mülkün belirli mihraklarda toplanması, halkın muhtaç ve müşkül kalması yeni bir şey değil sanırım. Kaprisli, şımarık çocuklardan, çocuğunun her halini videoya kaydeden anneler sorumlu. Bence annelik okulu ve üniversitelerde bölümü açılmalı. Bir arada yaşanılacaksa, bu birlikteliğe keyfiyete göre insan yetiştirilemez. Babalık ne olacak peki? Evrimin başlangıcından bu yana annenin rolü aşikar. Ne kadar da haddimi aşan, hatta kimine göre tehlike sınırlarında, yazılarımla da olsa dolaştım. Bu konuda son sözü pedagoglara, psikologlara ve toplum bilimcilere bırakıyorum efendim. Bu güzide bilim insanları İşlerini yapmaya çağrılıyorlar gibi anlamasınlar lütfen. Ama çağrı gibi algılayıp bu konuda bir şeyler yapmaya kalkışacaklara da saygılarımı sunuyorum.
Sıcaklar arttı. Bu yıl ucuz, salaş kamp yerlerine sadece genç öğrenciler, bekar guruplar değil aileler de rağbet etmeye başladı. Sebebi malum. Ekonomik... bir kaç gün ben de kuzey egenin, yöremizin Bozcaada’yı karşıdan gören güzide yerlerinden birinde kamp yaptım. Biraz inziva, biraz da sanat çabalarım için. Çam ağaçlarını, gün batımında parıldayan denizi, ters ışıkla lekeleyen siyah balıkçı teknelerinin şiirsel siluetlerini gene seyrettim. Eşsizdi. Seyahat edilecek her zaman bir yer vardır. Hiç olmadı iç yolculuk... Evvelce okunan kitabın şimdiki benlikle yeniden okunması gibi... hoşça kalın.
Yorumlar
Kalan Karakter: