Koşuyoruz. Sabah alarmıyla başlayan o ritüel: kahve, trafik, işler, sosyal medya bildirimleri, yeni diziler, fatura yatırma derken gün bitiyor. Bir bakıyoruz, gece olmuş. Günün sonunda ise içten içe bir soru:
Zamanın içinde koştururken aslında her şeyin dışında kaldığımız gerçeğini unutuyoruz. Otomatik pilottayız. Aldığımız nefesleri saymıyoruz bile. Ama işte asıl tuhaflık burada. Belki de yaşamak, sadece nefes almak değil. Aldığın nefesi nasıl verdiğinle ilgili.
Derin mi ?
Hızlı mı ?
Yoksa biri fark etmesin diye gizlice mi ?
Bazıları için yaşamak, zamanı iyi değerlendirmek demek. “Saat 08.00’de spor, 09.00’da kahvaltı, 10.00 toplantı...” diyenler. Ama peki ya yaşama duygusu, aslında algılarımızın başka bir evrenin bize oynadığı bir oyun ise ? Belki de Instagram’daki gün batımı fotoğraflarına bakarken “yaşadığını sanmak” da bu tuzağın bir parçası.
Şimdi absürt ama düşündürücü bir soru sorayım.
İnsanın mutlu olmaya en yakın olduğu saat kaçtır ?
Sabah mı ?
Akşam mı ?
Öğlen mi; ne zaman ?
Sabahları, her şey mümkünmüş gibi gelir. Henüz bozulan bir şey olmamıştır çünkü. Akşamları ise garip bir huzur gelir. Gün bitmiş, elden bir şey gelmiyor. Belki de bu yüzden en çok sabah kahvesi ve akşam yürüyüşü satıyor.
Ya da daha uç bir soru sorayım.
Aynı anda hem mutlu hem mutsuz olmak mümkün mü ?
Bence elbette !
Mesela bir arkadaşın sana “hemen konuşmamız lazım” deyip sonra saatlerce online olmazsa. İşte modern insan ikilemi.
Beklemek de yaşamanın bir türü olmuş.
Belki de yaşamak, zaman çizelgesine değil, “anı hissetme”ye bağlıdır. Nefes aldığını fark etmek, güneşe bakmak, saçma bir şeye gülmek. Yani ara sıra durup kendine şu soruyu sormakta fayda var:
Şu an yaşadığımı mı sanıyorum, yoksa gerçekten burada mıyım ?
Ben bu yazıyı yazarken saat akşamüstü beş. Çayım biraz soğudu, klavyenin tuşları eskisi kadar sessiz değil. Ama tam şu an, bu satırları yazarken, yaşadığımı hissediyorum. Belki de mesele, böyle ufak anları yakalamakta. Kendine sor; şu an ne yapıyorsun ve gerçekten orada mısın ?
Şimdi derin bir nefes alın ve gülümseyin evet evet tam şimdi ! Çünkü hayat, aslında
küçük anlarda saklı. O yüzden koşturmayı bırak, bir kahveye davet et kendini ya da en sevdiğin şarkıyı aç. Çünkü yaşamak, aslında bu minik mutlulukları toplamaktan ibaret.
Haydi, yaşa ve tadını çıkar!
Bir saniyelik huzur yıllarına ait olabilir. Hatırladıkça içindeki duygu pır pır eder, heyecan basar. Öyleyse minicik mutlulukları, anlık huzuru küçümsemeyin. İçinizi doldurun ve en güzel nefesinizi verin.
Hayatınızı zaman çizelgesi içine hapsetmeyin.
Yorumlar
Kalan Karakter: