Yeni yıl geliyor. Takvim değişiyor. Sosyal medya aynı cümlelerle doluyor. “Sağlık olsun.” “Mutluluk diliyorum.” “Huzurlu bir yıl olsun.”
Bu ülkede en çok tekrar edilen cümleler bunlar. Ve en az üzerinde düşünülenler de.
Yeni yıl dilekleri neden tutmuyor diye soruyoruz sonra. Tutmuyor çünkü dilek dediğimiz şey, sanki evrenden ücretsiz dağıtılan bir kampanya ürünüymüş gibi konuşuluyor. Oysa hayatta bedelsiz tek bir şey yok. Hele huzurun; mümkün değil hiç ama hiç yok.
Kimse “nasıl bir huzur?” diye sormuyor. Kimse “hangi davranıştan vazgeçersek?” demiyor. Kimse “bu dileğin bana düşen kısmı ne?” diye düşünmüyor.
Herkes sonuç istiyor, süreç değil.
Sağlık diliyoruz mesela ama uykusuzluğu normalleştiriyoruz. Stresi marifet sayıyoruz. Yorgunluğu güç göstergesi sanıyoruz. Sağlık dileği, hayatın kenarına yazılmış süslü bir not gibi duruyor; günlük alışkanlıklarla hiçbir teması yok.
Mutluluk diliyoruz ama sürekli kıyaslıyoruz. Başkasının hayatını kendi hayatımızdan daha yakından takip ediyoruz. Memnuniyetsizliği haklılık zırhı gibi taşıyoruz. Sonra “neden mutlu değilim” diye soruyoruz. Sanki mutluluk, başkasının eksilmesiyle artacakmış gibi.
Yalan mı ?
En çok da huzur diliyoruz. Çünkü en çok ondan uzağız.
Huzur istiyoruz ama yüksek sesle konuşmaktan vazgeçmiyoruz. Huzur istiyoruz ama her şeye hemen cevap verme refleksini bırakmıyoruz. Huzur istiyoruz ama haklı çıkmayı, sakin kalmanın önüne koyuyoruz.
Huzur; biraz susmayı, biraz yavaşlamayı, biraz da “her şeye karışmamayı” gerektiriyor olsa da bunları kimse dilek listesine yazmıyor.
Yeni yıl dilekleri aslında birer aynadır. Ne istediğimizi değil, neye hazır olmadığımızı gösterir.
Daha adil bir ülke istiyoruz. Ama haksızlık bize dokunmadıkça ses çıkarmamayı da istiyoruz. Adalet dileği, konfor alanına çarptığında sessizce geri çekiliyor çünkü adalet bedel ister. Taraf olmayı, risk almayı, bazen yalnız kalmayı.
Daha sakin bir hayat istiyoruz. Ama her an erişilebilir olmayı, her şeye yetişmeyi, her konuda fikrimiz olmasını da bırakmak istemiyoruz. Sakinlik, hızdan vazgeçmeden gelmiyor. Ama hızdan vazgeçmek, modern hayatın en büyük günahı gibi görülüyor.
Yeni yıl dilekleri bu yüzden tutmuyor. Çünkü dilekler hep yukarı bakıyor, sorumluluklar hep aşağı düşüyor. Kimse dileğin altına imza atmıyor.
Oysa belki bu yıl şunu denemek lazım: Dilek listesi değil, bedel listesi yapmak.
“Daha huzurlu olmak istiyorum” diyen, hangi tartışmaya girmeyeceğini yazsın. “Daha sağlıklı olmak istiyorum” diyen, hangi alışkanlıktan vazgeçeceğini netleştirsin. “Daha adil bir ülkede yaşamak istiyorum” diyen, nerede susmayacağını kendine hatırlatsın.
Bu yazı umut kırmak için değil. Tam tersine, umudu gerçek bir yere koymak için. Çünkü içi doldurulmamış umut, zamanla alaycı bir kelimeye dönüşüyor. Her yıl biraz daha inandırıcılığını kaybediyor.
Belki de yeni yıl dileklerini daha az süsleyip, biraz sertleştirmek gerekiyor. Daha dürüst, daha çıplak, daha zahmetli hale getirmek.
Çünkü hayat, nezaketle yazılmış dilekleri değil; ciddiyetle alınmış kararları tanıyor.
Yeni yıl geliyor. Bu kez dilek tutmadan önce kendimize şunu sormalıyız.. “Bunun bedelini gerçekten ödemeye hazır mıyım?”
Bu soru sorulmadan yazılan her dilek, takvim yaprağıyla birlikte eskimeye mahkum.
Yorumlar
Kalan Karakter: