Ormanın içinde onlarca çeşit çeşit ağaç muhteşem bir görsellik sunuyor. Gündüz kavurucu sıcaklardaki gölgesiyle, akşamları da esintisiyle… Sonbaharın gelişiyle sararan, kızaran yapraklar birbirleriyle uyum içinde şarkılar söylüyor. O ağaçların içinde çoğunluğu oluşturan, yüzyıllardır yaşayan zeytin ağaçları var. Kimse o ağaçların farkında değildir, gölgesinden yararlanırlar, yanından geçerler, tutunurlar, altında çaylar içilir, orada olduğunu bilirler ama ona bir kere bakmamışlardır. Bakmasalar da, görmeseler de yağıyla, zeytiniyle o ağaç bizleri mutlaka düşünür. Kuşları, yabani hayvanları bile düşünür. Ekolojik dengeye uyum sağlamaya çalışır, her şeye rağmen... Bu özel ağaç ile zaman zaman selamlaşıp söyleştiğimiz de olur. Fotoğrafını çekmek istediğimde poz bile verir. Yapraklarının dansıyla anlatıyor o anlatmak istediklerini. Ağaçlarında dili var, biz insanoğluyla iletişime geçtikleri. Son yıllarda yapraklarında hüzün taşıdığını hissediyorum ve harikulade zeytinlerinin de insanların içindeki kederi alıp yok ettiğini. Ama insan denen canlı hiçbir zaman bir ağaç kadar asil olmamıştır. “İnsan yeryüzünün kanseridir” demiş ya Cioran, az bile demiş.
Sondaj denen bir şey var ki; köylülerin ücretsiz, tasarrufsuz ve kontrolsüz su kapısı. Biraz parası olan köylü kimseye danışmadan sondajı attırıyor. Yeraltı sularıyla hayvanlarını besliyor, tarlasını bahçesini suluyor... Elektrik faturası konusunda artık ne kadar endişelenirse o kadar düşünüyor.
Büyüdüğümüz köylerde belki de yüzyıllardır var olan dereler; köylünün su getirdiği, geçerken içip faydalandığı ya da pikniğe gidip hava aldığı yerlerdi. Bu sondajlardan bir kaç sene sonra tamamen kurudu. Köylerin başka dereleri de aynı şekilde kurumaya başladı. Tabi yerin altına inip ispatlayamayız, ancak bazı şeylerin tesadüf olmadığı kesin. Memleket yanıp kavrulurken ve yeraltı suları zaten azalırken bir sürü köylü ya da inşaat şirketleri sondaj atıp yeraltı sularını da emerse, karşılaşılacak sonuç tabi ki kuraklık olacaktır.
İnsanımız mı bencil, cahil ve umursamaz? Yoksa bu katliamı görmezden gelenler mi?
İnsanların bir kısmı yaptıkları işlerin sonuçlarını düşünme ve sorumluluk alma konusunda tamamen kötüler.
"Bir ağaç keserlerse, yirmi ağaç dikeriz." sözünün açıklaması şöyle oluyor: "bir adam öldürmüşlerse yirmi çocuk doğurturuz." demekle neredeyse aynı şey olduğunu görmek, aşırı çevre duyarlılığının sonucu anlamına gelir mi? Bence gelmez.
Peygamberimiz, “kıyamet kopmaya yakınken elinizde bir ağaç fidanı varsa ve onu dikmeye vakit bulabilirseniz onu dikin." diyor.
Dede toprağı deyip arsaları topluyoruz ama "yaş kesen, baş keser." diyen dedelerimizin lafının unutuyoruz.
Orman iklimi korur!
Orman yaşamdır!
İyi haftalar.
Yirmi Ağaç
Ormanın içinde onlarca çeşit çeşit ağaç muhteşem bir görsellik sunuyor
Yayınlanma :
24.10.2022 09:30
Güncelleme
: 24.10.2022 09:30
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: