Assos'ta deniz hala mavi. Ama o mavilik, artık bir kısmımız için ulaşılmaz. Sahil boyunca kurulan iskeleler, sıra sıra dizilmiş şezlonglar… “Burası işletmeye ait, oturacaksan ücret ödeyeceksin” diyen görevliler… Peki bu doğru mu?
Kıyı Kanunu açık: Sahiller halkındır. Deniz, sadece para ödeyenin değil; bu topraklarda yaşayan herkesindir. Şezlonglar güzel olabilir ama kimsenin denize ulaşma hakkını engelleyecek kadar da büyümemeli. İskeleler bir ihtiyaç olabilir ama her biri bir sınır kapısı gibi davranmamalı.
Şimdi diyeceksiniz ki: “Bu kadar dert arasında şezlong mu kaldı?”
Ama işte mesele tam da burada başlıyor.
Binlerce kilometre ötede, İran ve İsrail birbirine füze atıyor. Ortadoğu’da gerilim her geçen gün büyüyor. Televizyonlarda savaş manşetleri, sosyal medyada endişe dolu yorumlar…
Dünya diken üstünde.
Böyle zamanlarda insan ister istemez kendi kıyısına bakıyor. Barış içinde yaşadığımız şu güzelim Assos’ta, en azından denize rahatça girebilmeli insan. Sahil, huzurun başladığı yer olmalı; parayla bölündüğü, çizildiği yer değil.
Dünyada savaşlar olurken, biz kendi köyümüzde barışı koruyamıyorsak; denizimizi, taşımızı, kıyımızı paylaşamıyorsak, neye yarar o uzak barış çağrıları?
Assos’un denizi, sadece bir tatil fonu değil. Burası bir yaşam alanı. Birlikte yaşamanın, paylaşmanın, sakinliğin sembolü. Kıyılar halkındır. Ve bu halk, sadece yazlıkçıdan ya da turistten ibaret değildir.
Barış, büyük büyük zirvelerde değil; bazen bir iskelede başlar.
Unutmayalım; sahilimiz, ülkemiz ve dünyamız hepimizin...
İyi haftalar.
Yorumlar
Kalan Karakter: