Şehitlerin toprağı, Kazdağları’nın serin nefesi, zeytin dallarının rüzgarla fısıldaştığı yeryüzü cenneti. Çanakkale... Bu cennet bugünlerde hem ateşle hem de kağıt üstündeki kararlarla tehdit altında.
Geçtiğimiz haftalarda yine duman yükseldi Bayramiç’in, Ezine’nin, Ayvacık’ın tepelerinden. Ormanlar yandı. Ağaçlar yandı. Ahırlar, tarlalar, hayvanlar… Ve en çok da içimiz yandı. Yangınlar sadece doğayı değil, bu topraklarda yaşayan herkesi, her şeyi yakıp geçiyor. Ama ne hikmetse aynı senaryo her yıl yeniden oynanıyor.
Yetkililer açıklama yapıyor: "Kontrol altına alındı." Peki ya hasar? Peki ya o siyaha dönen ormanın altındaki yaşam? Kuşların yuvası? Arıların kovanı? Toprağın dili olsa da konuşsa...
Üstüne bir de şimdi yeni bir dert: Zeytinlikler madenlere açılsın diye hazırlanan kanun teklifi. Evet, yanlış duymadınız. Bu toprakların en kadim ağacı, binlerce yıldır barışın, emeğin ve bereketin simgesi olan zeytin ağacı; "ekonomik değer" uğruna kesilmeye hazırlanıyor.
Yangınlardan arta kalan zeytinlikler şimdi bir de maden tehdidiyle karşı karşıya. Sorarım size: Biz bu zeytinleri sadece yağ için mi seviyoruz? Yoksa her sabah kahvaltıdaki o ilk lokmanın, toprağın alın teriyle buluştuğu yegane nimet olduğunu biliyor muyuz?
Zeytin ağacı kesildi mi yerine yenisi kolay gelmez. O ağaç yavaş büyür; sabır ister, sevgi ister. Dededen toruna geçer. Şimdi o ağacın köküne göz dikmek demek, sadece toprağa değil, geçmişimize ve geleceğimize de ihanet etmek demektir.
Yangınlara “kader” deyip geçemeyiz. Zeytinliklerin talan edilmesine de “yatırım” diyemeyiz. Çünkü bu coğrafyada doğa sadece doğa değildir. Kimliğimizdir, belleğimizdir, yaşamın ta kendisidir.
Biz Çanakkale halkı olarak sadece tarihimize değil, toprağımıza da sahip çıkmak zorundayız. Ormanlar yanarken susanlar, zeytinlikler kesilirken de susarsa, bir sabah uyandığımızda hiçbir şeyin kalmadığını göreceğiz.
Ne serin bir Kazdağları, ne dalından kopan taze bir zeytin, ne de gökyüzünde süzülen bir leylek...
O yüzden yangınlara karşı daha sıkı önlemler alalım. Zeytinliklerimizi bereketsiz zihinlere teslim etmeyelim.
Ve artık doğanın da bir hakkı olduğunu kabul edelim.
Çünkü biz ormansız, zeytinsiz, suskun bir "Çanakkale" olamayız.
İyi haftalar.
Yorumlar
Kalan Karakter: