Çanakkale’de bir eve misafirliğe gittiniz mi hiç? Daha kapı açılmadan "Ayakkabıları çıkaralım mı?" sorusuyla başlar ritüel. Terlik anında uzatılır, mutfağın kapısı cam gibi, tuvaletler banyo kokulu, sanki temizlik melekleri sabah erkenden süpürgeyle dans etmiş.
Ama sonra o evin bulunduğu sokağa bir bakarsınız… Çöp poşeti kaldırımın üstünde, sigara izmaritleri mazgallara istiflenmiş, bazı köşe başları adeta sokak hayvanlarının değil, çöplerin barınağı olmuş.
Kordon boyunca yürüyüşe çıkın mesela. Deniz manzarası nefis, martılar fonda. Ama bankın altında boş bira kutusu, biraz ileride çekirdek kabukları sergisi… Aynı manzaranın içinde hem kartpostal var, hem çöp konteyneri manzarası.
Peki neden?
Çünkü bizde ev içi hijyen bir namus meselesi; sokak ise "belediyenin işi". Evde yere kırıntı düşse hemen elektrikli süpürgeye sarılırız ama kordonda piknik yaparken çöpleri toplamayı "çok da bana düşmez" diye düşünürüz.
Bakın, Cuma sabahı pazar yeri kurulur, akşamına pazar kalkar. Ama o tezgahların bıraktığı naylon, meyve artığı, ezilmiş marul kalıntıları… En az üç gün daha orada yaşar. Esnafların dükkanının önü pırıl pırıldır ama iki dükkan arası çöplüğe döner. Herkes kendi evinin, kendi işyerinin önünü süpürür. Mahalle bilinci var ama mahalle temizliği yok.
Gelibolu’da, Güzelyalı’da, Kepez sahilinde yürürken de benzer manzaralar… Dalgalar güzel, insanlar güler yüzlü ama kaldırıma bırakılmış pet şişeler, kumsalda unutulmuş ıslak mendiller... Kendi evimizin balkonunda olsa kıyamet kopar.
Oysa ki bu şehir hepimizin evi. Evimizin salonuna gösterdiğimiz özeni, neden Cumhuriyet Meydanı’na göstermeyelim? Sahil de bizim, çarşı da. Yol kenarındaki çöp kutusunu kullanmak, yere atmaktan daha zor olmamalı. Tabi çöp kutularınında sayısının artırılması fena olmayacaktır.
Belki de artık temizlik alışkanlığımızı evin dışına da taşırmanın zamanı gelmiştir.
Bir sabun da kaldırımlara, bir paspas da vicdanlara…
Burası Türkiye! Suya sabuna dokunmadan temiz kalınmıyor.
İyi haftalar.
Yorumlar
Kalan Karakter: