Haziran ayının sonundayız ama hava hala "Ben yaz mıyım, sonbahar mıyım?" diye kararsız. Meteoroloji 21 il için sarı kodla uyarı verdi. Rüzgar var, yağmur var, biraz serinlik ama çokça belirsizlik.
Ama mesele sadece gökyüzünde değil. Yeryüzü de bir hayli karışık…
Biga tarafında Kocabaş Çayı’ nda yüzlerce balık ölmüş. Neden? Su yok. Kuraklık artık "gelecekte olacak" bir sorun değil, burnumuzun ucunda.
Toprağın suya hasreti var. Balıklar sessizce ölüyor ama aslında bu doğanın attığı bir çığlık. Peki, bu çığlığı duyuyor muyuz?
Bir de yangınlar… tekzen civarında çıkan ot yangını mesela… Küçücük bir kıvılcım, rüzgarla buluşunca nasıl da büyüyor. Bu yaz ormanlarımızı korumak sadece itfaiyenin değil, hepimizin işi. Pikniğe giden sigarasını söndürsün, cam şişeyi toplasın, ormana saygı göstersin. Yoksa geriye kül kalıyor.
Fırtına gökyüzünde değil, gündemde kopuyor.
Ülke gündemi desen zaten kıyamet gibi. Ekonomi, göç, tarım, güvenlik… Hangisine baksan ayrı dert.
Geçen hafta Çanakkale açıklarında 376 kaçak göçmen kurtarıldı. 23 kişi de insan kaçakçılığı suçlamasıyla tutuklandı. Bu tablo insanlığın en kara yanını gösteriyor. Denizde umut arayan insanlar, bu topraklarda huzur arıyor. Ama çözüm sadece “yakala, gönder” değil; hem adaletli hem de insan onurunu gözeten bir sistem şart.
Bir yanda bu, diğer yanda şehirde trafik kazasında hayatını kaybeden emekli albay… Sadece büyük meseleler değil, küçük görünen gündelik sorunlar da bizden can alıyor.
Ne Yapacağız Biz Böyle?
Şimdi tüm bu tabloyu görünce için kararıyor olabilir. Ama umutsuzluk bize göre değil.
Çanakkale, zeytinin toprağa tutunduğu, denizin iki yakayı buluşturduğu şehir. Burası hep direnir, hep üretir. Ama artık "idare ederiz" dönemi bitti. Artık: Her damla suyu kıymet bilerek kullanmalıyız, ormanlara sahip çıkmalıyız.
Tarımı betonla değil, toprakla yeşertmeliyiz. Göçmen meselesine insan gibi yaklaşmalı ve birbirimize kulak vermeliyiz.
Şimdi fırtına geliyor. Belki birkaç dalı kıracak. Ama asıl fırtına, biz “benim meselem değil” dediğimiz her şeyde saklı.
Çanakkale’ de yaşayan biri olarak size şunu söylemek istiyorum:
Bu şehir bizim, bu ülke bizim. Toprağı da, balığı da, insanı da bize emanet. Gökyüzüne değil, birbirimize bakarsak kurtuluruz.
Sen bu yaz neye sahip çıkacaksın?
İyi haftalar.
Yorumlar
Kalan Karakter: