Bazen keşke diyoruz, keşke özlediğimiz anılara geri dönebilseydik. Çocukluk günlerimize, ilk gençlik heyecanımıza ya da sevdiklerimizle paylaştığımız o sımsıcak anlara... Zaman akıp gidiyor, geriye ise hafızamızın derinliklerinde saklanan anılar kalıyor.
Bir düşünün, geçmişi ziyaret edebilmek mümkün olsaydı... Mesela bir anı kapısı olsa ve o kapıyı araladığımızda yıllar öncesine dönüversek. Anneannelerimizin soba başında anlattığı masalları dinlesek, yaz akşamlarında mahalle maçına çıksak, ilk aşkımızın heyecanını yeniden yaşasak... Geçmişin kokusunu içimize çekebilsek... Ramazan Bayramı sabahlarına uyanıp büyüklerin ellerini öpüp harçlık topladığımız o mutlu günlere dönebilsek...
Ama işte, zamanın sihirli kapısı yok. Anılarımızı ziyaret edemiyoruz ama onları hatırlamanın gücünü küçümsememek lazım. Bazen eski bir fotoğraf, tanıdık bir şarkı ya da yıllar önce okuduğumuz bir kitap bizi geçmişe götürüveriyor. Bayram sabahlarının telaşı, sofraların bereketi ve aile büyüklerimizin nasihatleri zihnimizde yeniden canlanıyor. O anların sıcaklığı yeniden sarıyor içimizi.
Belki de özlemin güzelliği burada saklıdır. Her şey elimizin altında olsaydı, anıların değeri kalır mıydı? Belki de anıların bu kadar özel olmasının sebebi, onların ulaşılmazlığıdır. Özlemek, o anların kıymetini bilmek değil midir zaten?
Geçmişe dönemiyoruz ama o anılardan aldığımız güçle bugünümüzü daha anlamlı kılabiliriz. Her yeni gün, yarının anılarını biriktiriyor aslında. Belki de yapmamız gereken, şu anın tadını çıkarıp gelecekte özleyeceğimiz anılar yaratmaktır. Çünkü en güzel anılar, yaşanırken fark etmeden biriktirdiklerimizdir.
İyi haftalar.
İyi bayramlar...
Yorumlar
Kalan Karakter: