Büyük bir çınar ağacının altından geçiyorum. Hafif yağmurdan sonra harika bir kokusu oluyor. Nem polen ve bahar karışımı bir şey. Ulu çınar... hem görkemin hem de kadim milletimizin köklü oluşunun simgesi. Fatih camiinin önündeki alandayım. Yakındaki çocuk bale kursundan gelen klasik müzik sesiyle boş alanda top oynayan roman çocuklarının bağrışları bir birine karışmış halde. Vivaldi’nin valsine çocuk küfürleri eşlik ederken yağmur da dindi. Saatlerce canhıraş halde koşuşturan çocuklar zor durumda kalınca da apartmanların girişlerine idrarlarını yapıyorlar. Vandalis olduklarından değil. Yandaki caminin tuvaleti paralı olduğundan. Mahalle içine girince küçük çocuklar bile bir insanı sözle taciz ediyorlar. Sayıca az oldukları, ezildikleri ve bazen ötekileştirildikleri yerlerin acısını bu sekil çıkarıyorlar. Tabi akran ortamında kendilerini kanıtlama kaygıları da malum. Fevzi paşa mahallesi her gün değişiyor. Bir çok sanat atölyesi açıldı. Yeni binalar, yeni iş yerleri filan derken epeyce değişti.
Çingene demek hem kaba hem de ötekileştirici gibi olduğundan söylenmemesi daha yerinde oluyor. “Çingene” kelimesi akademisyenlerce bir yerden dünyaya dağılmış halkın fertleri için kullanılırken. ‘Roman’ ise daha çok Avrupa’da yaşayanları ve romani diline mensup olanları nitelemek için kullanılırmış. Romanlar Hindistan’dan maddi sıkıntılardan dolayı dünyanın çeşitli yerlerine göçmüşler. Ülkemize de Osmanlı zamanında gelmişler. O zamanlar ekonomik olarak kale yakınları daha gelişmiş durumda olduğundan buralara yerleşmişler. Ankara da Kale yanındaki roman mahallesin de de olduğu gibi. Çanakkale’deki romanlar bu konuda epey şanslılar. Sarıçay’ın denize döküldüğü yer boğazın en güzel manzaralarından biri. Balıkçılık yapanlar epey çoğunlukta. Tek tük at görüyorum çay boyunda. Eskisi gibi faytonculuk kalmasa da, at arabacılığından halen vazgeçemeyen romanlar var.
Sabahtan serin öğleden sonra sıcak olan hava insanları şaşırtırken diller de hep aynı sitem. “Ne olacak bu havaların hali böyle” bir süre sonra sıcaklardan şikayet etmeye başlarız nasıl olsa. Akşam vakti tam eve gitmeye hazırlanıyordum ki bir arkadaşıma rastladım. Bisikletiyle deniz boyundan gelirken denize ve havanın güzelliğine imrenmiş. Gerçekten yağmurdan sonra şahane bir atmosfer oldu. Bir yerlerde oturup bu güzelliğin tadını çıkarmayı planlıyormuş. Neden beraber olmasın? Eve gitme oradan da yoga yapma planımı erteliyorum bende. Çanakkale’de yaşamak böylesine güzel olduğu kadar ayrıcalıklı bir durum. Kıymetini bilmeli... hoşça kalın.