PROMETHEUS

Yaşadığımız felaket anlatılır gibi değil. Bir günah keçisi aramaktansa böyle bir durumdan daha az ziyanla nasıl kurtulabiliriz bunun hesabını yapmalı. Canla başla geceli gündüzlü çalışan ekiplerin çabasına minnettarım.
Nasıl oldu sorusunun cevabı belli değil ama daha dikkatli olunmalı, ihmalleri sıfıra indirmeli. Gerekirse bir kibrit dahi taşımamalı. Her zaman ormanla iç içe yaşayan köy halkları ateşle nasıl çalışılacağını bilir. Sonradan olma köylüleri bilemem. Onların öğrenekleri çok şey olabilir. Ne zaman bir yerde ateş yaksam “aman oğlum her yer kav gibi” derdi annem. Kav gibi...yanmaya teşne.
İnsan ateşi domestike etmeyi öğrendiğinde hem güvenliğini sağladı hem de medeniyetini geliştirdi.
Tanrılar insanı cezalandırmak için ateşi ellerinden almıştı bir vakit. Sonra prometeus ateşi olimpostan çalıp insanlara geri vermişti. Tanrılarca çok kötü cezaya çarptırılan Prometeusun bir kartal tarafından durmadan ciğeri deşiliyordu. Ciğeri iyileşiyor tekrar aynı şey oluyordu. Bu mitolojik söylencelere göre antropolglar İnsanlığın anatomi bilgisinin eskilere dayandığına inanırlar. Kendini yenileyen bir organı nasıl bilebilirlerdi ki? değil mi? Tabi ateşi elinden alınan insan zor zamanlar yaşar. Buz devri de bu yüzden olmuş olmalı...
İşte böyle... kullanmayı bilmediğimiz güç gün gelir felaketimiz olur. Bu yok olan güzelim ağaçların yeri bir an önce ıslah edilmeli. Yıllar evvel yanan kimi yerleri çocukluğumdan beri bilirim. O zamandan ağaçlandırılmış olsaydı otuz yıllık genç ağaçlar olacaktı. Yerleri bomboş. Umarım oralara seyir terasları, tesisler yapılmaz. Öncelikli olarak nefes almaya, doğal zenginliklerimizi korumaya ihtiyacımız var. Gerekirse gideceğimiz yollar uzun olsun. Bir ağaç kesilmesindense yolumuzun iki yanı ormanlık olsun. Benim gibi düşünenler uyanık olmalı. Çevresine sahip çıkmayan vurdum duymaz, çıkar peşinde koşan kişiler ihmalkar, istismarcı, peşkeşci kamu görevlileri yaratır. Bu yüzden suçlayacak kimseleri de olmaz. Selametle...