Tıp dünyasındaki gelişmelere her gün bir yenisi ekleniyor. Artık üç boyutlu yazıcılarla kök hücrelerden elde edilmiş materyal kullanılarak organ çıktısı alınmaya bile başlandı. Buna rağmen halk hekimliğinden gelen köklü bir gelenek var. Sahip olduğumuz bu değerler kolay ulaşılabilir, ucuz ve koruyucu yanı ağır bastığı için güncelliğini ülkemizde ve dünyada korumaya devam ediyor. Bu uygulamaların sağlıklı koşullarda yapılmasını sağlamak ve bilimsel bir şekilde uygulanması için sağlık bakanlığı 2014 yılında geleneksel ve tamamlayıcı tıp yönetmeliğini yayımladı. Uzun uğraşlar sonucu hazırlanan bu yönetmelikle hangi uygulamanın kimler tarafından ve hangi koşullarda uygulanacağı belirlendi ve yıllık kontrollerle, ruhsat verilen yerlerin denetimi sağlanmaya başlandı. Ben haftalık yazılarımla bu köşede sizlere bu konulardan bahsedeceğim. Öncelikle kim olduğumu aktarayım. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi 2007 mezunuyum. Sonrasında Tıbbi Biyokimya alanında ihtisasımı ÇOMÜ’de tamamladım. Gerek öğrenciyken gerek ihtisasım sırasında geleneksel yöntemlere ilgim hep vardı. Bu konularda araştırma yapmayı, okumayı çok severdim. Sonrasında bakanlık onaylı eğitimlerin başlaması ile birlikte akupunktur, ozon tedavisi, hacamat, sülük uygulaması, mezoterapi, aromaterapi alanlarında eğitimlerimi tamamladım. Yaklaşık 3 yıldır hastalarıma bütünsel bakış açısı ile bu alanlarda hizmet veriyorum. Şimdi bu uygulamaları Çanakkale’de yapmak için pehlivanoğlu iş merkezinde bir muayenehane açtım.
Sağlık konusu geçmişten günümüze su istimale en açık konuların başında gelmektedir. Konu geleneksel yöntemler olunca ’el aldım ben, senin bütün dertlerine derman olacağım. Bütün haplardan kurtulacaksın, al şu otları kaynat birde hacamat yapıp sülük taktık mı hiçbir şeyciğin kalmaz.’ fırsatçıları her köşeden türüyor maalesef. Evet hacamat, sülük uygulaması ve tıbbi aromatik bitkiler çok faydalı. Ama doğru kişiye doğru hastalıkta uygulandığında. Yanlış uygulamalar ise faydadan çok zarar veriyor. Birde yapılan işin hijyen boyutu var kullanılan sülükler streril mi? İşlem sonrası uygun pansuman yapılmış mı? Hacamat için kullanılan malzemeler tek kullanımlık mı? Cilt doğru şekilde temizleniyor mu? Doğru şekilde kapatılıyor mu? Ya da kullanılan bitki gerçekten doğru tür mü? Uygun koşullarda kurutulmuş mu? Yoksa benzeri zehirli bir tür mü? Şifa ararken sağlığından olmak deyimi tam da bu durumu anlatıyor. Yapılan uygulamaların keyfe kederliği toplum sağlığını hiçe sayıyor. Bu noktada insanların bilinçlenmesi çok önemli. Bu uygulamaları yapan hekimlerin olduğunu geleneksel ve tamamlayıcı tıp adı altında tüm bu kadim yöntemlerin profesyonel ellerde uygulandığını topluma yaymamız gerekli. Çünkü bu biliçlenme bir halk sağlığı meselesidir.
Her uygulamanın her hasta için uygun olmadığı gerçeğini de göz ardı etmemek gerekir. Aynı şikâyetlerle başvuran hastalara başka şekillerde yaklaşılabilir. Bu noktada hastanın eşlik eden başka bir hastalığının olup olmaması, kullandığı ilaçlar, yaşı, tahlil sonuçları belirleyici olmaktadır. Örneğin migren ağrısı şikayeti ile başvuran bir hastada eşlik eden bir hastalık yoksa akupunktur tedavisine yönelinir iken şeker hastalığı dolaşım bozukluğu ileri yaş durumlarında ozon tedavisi hasta için çok daha iyi bir seçenek olmaktadır. Yine bacak ağrısı ile başvuran hastada sorun özellikle varis kaynaklı bir ağrı ise sülük tedavisi tek başına yeterli olurken, eşlik eden hastalık varlığında ozon tedavisi eklenebilir yahut tek başına uygulanabilir. Bu noktada hekiminiz size en doğru güzergâhı çizecektir. Haftaya sağlıklı olmanın ilk şartından bahsetmek üzere hoşça kalın...