Eskiden uyuşturucu denince, “bizim mahalleye uğramaz” denirdi. Sanki görünmez bir sınırı vardı; karanlık sokaklarda, yabancı yüzlerin cebindeydi. Bugün ise durum bambaşka. Uyuşturucu artık bir tık kadar yakın, bir mesaj kadar kolay, bir köşe başı kadar sıradan.
En ürkütücü olan da bu zaten: kolay ulaşılabilirlik.
Gençler için risk, artık “merak edip denemek” değil; denememek için güçlü bir irade göstermek. Çünkü uyuşturucu, okul çıkışında, park kenarında, sosyal medyada, hatta kimi zaman arkadaş grubunun içinde dolaşıyor. Gizlenmiyor, saklanmıyor. Adeta normalleşiyor.
Bu normalleşme, toplumun en sessiz ama en derin yarası.
Uyuşturucu yalnızca kullananı yıkmıyor. Aileyi çökertiyor, mahalleyi güvensizleştiriyor, okulu etkisizleştiriyor, sokağı karartıyor. Bir çocuğun gözlerindeki ışığın sönmesiyle başlıyor her şey. Sonra o çocuk dersten kopuyor, hayattan uzaklaşıyor, suça daha yakın hale geliyor. Ve biz çoğu zaman bunu “bireysel bir tercih” diye geçiştiriyoruz.
Oysa bu bir tercih değil, erişilebilirliğin dayattığı bir sonuç.
Kolay ulaşılan her şey, masum değildir. Uyuşturucu da bunun en acı örneği. Sokakta satılan kadar, sanal ortamda dolaşanı da tehlikelidir. Üstelik çoğu zaman bu maddeler, “zararsız”, “hafif”, “bir kereden bir şey olmaz” gibi cümlelerle pazarlanıyor. İlk yalan burada başlıyor.
Sonrası ise tanıdık: sağlık sorunları, psikolojik çöküş, şiddet, hırsızlık, kayıp hayatlar…
Peki biz ne yapıyoruz?
Çoğu zaman susuyoruz. “Benim çocuğum yapmaz”, “Bizim mahallede olmaz”, “Abartılıyor” diyerek kendimizi rahatlatıyoruz. Ta ki kapımız çalınana kadar. Oysa mesele kapıya gelmeden konuşulmalı, görünür kılınmalı.
Uyuşturucuyla mücadele yalnızca polisle, yalnızca cezayla olmaz. Önce farkındalık, sonra eğitim, sonra sosyal destek gerekir. Gençlerin boşluğunu uyuşturucu değil; spor, sanat, kültür, dayanışma doldurmalı. Aksi halde o boşluk, birileri tarafından çoktan dolduruluyor.
Uyuşturucu bugün bu kadar kolaysa, yarın daha da kolay olacak. Eğer biz toplum olarak bu rahatlığa alışır, sessizliği tercih edersek, bedelini hep birlikte öderiz.
Çünkü bu mesele, “başkalarının sorunu” değil.
Bu mesele, hepimizin geleceği.
İyi haftalar.
Yorumlar
Kalan Karakter: