‘’Koçum, bir çay gönder,’’ diye bir es vererek konuşmaya devam etti. Kahveci Bekir çayı masaya vururcasına bıraktığında ‘’Allah seni inandırsın ben söyledim güzel insan, yanlış yaparsın dön bu yoldan dedim ama nafile,’’ diyordu. Saatlerdir Kerimi dinlemekten yorulan Remzi, sıkılgan, yorulmuş ve bitkin yüz ifadesiyle sadece başını sallıyor şu masadan kurtuluşun yolu nedir diye düşünüp duruyordu.
Kerim sadece kendisi anlattığı gibi çayı da sadece kendisine söylüyor, Bekir çayı masaya bırakırken parasını da peşin ödüyordu. Ola ki Remzi kendisi için bir çay isterse kendi içtiği çayla birleşip de kabarık bir hesapla karşılaşmaktan korkuyordu. Bir çay deyip geçmeyin ödemeye erinen için çok para…
Remzi ‘’Bana müsa…’’ demeye yeltenecek iken Kerim lafa giriyor ‘’Cancağızım bu para işleri öyledir ki adam neyin nereden geldiğini bilemez neyin nereye gideceğini de kestiremez. Şimdi misal bak bana hesabı kitabı bilmesem bu günlere gelebilir miyiz?’’ Remzi övsem mi sövsem mi bilemedim der gibi Kerimin yüzüne bakıp ‘’Hadi hayırlı günler ağabey,’’ deyip masadan uzadı.
‘’Aslan parçası bir bak buraya,’’ demesiyle masaya Bekir’in damlaması bir oldu.
Bekir ‘’Söyle,’’ dedi. Böyle bir tepkiyle karşılaşmayı beklemeyen Kerim ‘’Hayırdır kuzum keyfin mi kaçık?’’ diye sordu.
Sabrının son damlası da o an damlayıveren Bekir ‘’Seni gören adamın keyfi nasıl kaçmasın be bulaşık adam, adımını attığından beri kahvenin müşterisi kesildi. Tuhaf tuhaf konuşup milleti canından bezdirdin, sana çay da yok kahvede bir daha uğrama buralara,’’ dedi ve Kerim’i kolundan tutup kapının önüne koydu.
Kapıdan çıkmaya direnen Kerim, sen nasıl kovarsın beni kıymetli kardeşim, burası benim evim, yurdum kovamazsın beni diyerek dirense de Bekir dinlemedi ve Kerim kaldırıma doğru sürüklendi.
Sendelerken ‘’Bu hikaye böyle yarım kalamaz benim can yoldaşım haftaya yine geleceğim, görürsün yine geleceğim,’’ deyip toparlanmaya çalışıyordu.
***
Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu haftalar dilerim,
Kalın sağlıcakla.