Sonbaharın ilk serinliği Çanakkale’nin çamlarına değdi mi, Kazdağları’nın eteklerinde hafif bir toprak kokusu yükselir. Çanakkale’de yaşayanlar iyi bilir: Bu koku bir çağrıdır. “Hadi, sepeti kap gel,” der. Mantarcıların içi kıpır kıpır olur, sabahın köründe ormana dalmak için sabırsızlanır. Fakat gelin görün ki artık doğa da kimlik kontrolü istiyor.
Orman köylüleri için, 2019’da Orman Genel Müdürlüğü “mesleki yeterlilik belgesi” zorunluluğu getirilmişti. Bu belge, mantar, kekik, adaçayı gibi odun dışı ürünleri toplayanlar için sınav şartı da içeriyordu. Belgesiz toplayanlara para cezası uygulanabiliyor. Bilen, duyan var mı sonrasında neler oldu? Ben bu uygulamaya dahil olan kimseyi görmedim.
Eskiden ninelerimiz “dağın mantarı bizimdir” deyip giderdi; şimdi ise ormana girerken neredeyse kapıda turnike, üstte barkod okuma cihazı arayacağız diye korkuyorum. Meğer mantarın doğada çıkması serbest, ama onu alıp eve götürmek neredeyse memuriyet. Orman Genel Müdürlüğü mantarı da odun dışı orman ürünü saymış. Yani mantarın da prosedürü, izni, tutanağı var. Kazdağları’nda iki kilo melki toplayıp akşam kızartmasını yapmak istiyorsun ama önce orman işletmesine uğrayıp “Müsaadeniz var mı?” demen gerekebilir. Mantar bulmaktan daha zor bir süreç.
Bir de mesleki yeterlilik belgesi çıktı başımıza. Orman köylülerine getirilen bu belgeyle adeta mantar toplamak için sınava giriyoruz. Zaten yağmur durumu, nem oranı, zehirli mantar riski derken her gün doğada yeterince sınav veriyoruz; bir de kağıt üstünde sınava girmek işin tuzu biberi oluyor. Yarın bir gün “Mantar Toplama Vize Haftası Yaklaşıyor” başlığını görsem şaşırmam.
Tüm bu bürokrasinin arkasında aslında iki gerçek var. Birincisi, doğal kaynakların hoyratça sömürülmesi. Tonlarca mantar, kamyon kamyon şifa otu, bilinçsizce toplanıyor. Sorun köylü değil; ticari toplayıcılar ortalığı silip süpürüyor. Devlet de düzen getireyim derken ipin ucunu biraz fazla çekmiş gibi. İkincisi ise şu: Eğitim şart, bilinçli toplamak şart, ama uygulanabilir olmak daha da şart. 70 yaşındaki Ayvacıklı teyzeye sırf üç melki için yeterlilik sınavı dayatmak, gerçeklikten kopuk bir yaklaşım.
Bu işin çözümü belli. Çanakkale’nin doğasını bilen köylüyle, masa başında mantar görmemiş bürokratın aklını bir araya getiren, pratik bir yönetmelik gerekiyor. Belge, izin, kontrol… Hepsi ticari toplayıcıya uygulansın; doğa yürüyüşçüsünün, köylünün, evine üç porsiyon mantar götürmek isteyenin yolu bu kadar sert duvarlara çıkmasın.
Doğayı korumak hepimizin görevi ama korumanın yolu, insanın doğayla bağını kesmekten geçmiyor. Çanakkale’de mantar toplamak bir kültürdür, bir aile geleneğidir, kuşaktan kuşağa aktarılan bir doğa bilgisidir. Belgemiz yoksa da sevgimiz var. Yeter ki dağın mantarı bizimle birlikte yaşamaya devam etsin. Kesilen çam ağaçlarına rağmen...
İyi haftalar.
Yorumlar
Kalan Karakter: