Tarih olarak yaz mevsimini geride bıraktık. Rüzgarın şiddeti, yangınların izi, sellerin soframıza etkisi canımızı sıkacak gibi duruyor. Tabi bir de kurak giden günler... Bunlar, doğa ile insan arasındaki mücadelenin sonucu olarak ortaya çıktı. Diğer yandan festivaller, panayırlar düzenliyoruz. Fakat eğlencemiz bittikten sonra arkamız çöp yığınına dönüşüyor. Mesela, Papaz Plajı’ ndaki festivalde bir şeyler atıştıralım dedik, aldığımız yiyecek bozulmuştu. Aldıkları para bir yanda dursun, sağlığımızla oynamalarının bedeli daha ağır olabilirdi. Keza tuvalet konusu da tartışılır. Daha özenli organizasyonlar yapılabilir.
Doğaya karşı uyumlu olmak için öğreneceklerimizin eğitimini de küçük yaşlarda vermeliyiz. Eskiden mıntıka temizliği yaparak çevremizi temiz tutmamız öğretilirdi. Depremden korunmamızla ilgili bir yazı okumuştum. Bahsettiklerimi destekler nitelikte.
"Bir okulda deprem tatbikatı yapılacakmış. Okul müdürü yıllardır tatbikat yaptığı için sıkılmış olsa gerek farklı bir şey denemeye karar vermiş. Toplamış öğretmenleri ve "Yıllardır aynı şeyi yapıyoruz. Bu sefer sirenleri çocuklar teneffüsteyken çalalım, bakalım ne olacak?" demiş. Birkaç öğretmen bu fikre itiraz etmiş ama müdür kararlıymış. Gerçekten de yüzlerce çocuk teneffüste bahçede neşeyle oynarken sirenleri çalmışlar.
Çocuklar sireni duyar duymaz koşturarak okula girmişler. Ne olduğunu anlayamayan öğretmenler de çocukların peşinden koşup okula girmiş. Sınıflara çıktıklarında, öğrencileri yaşam üçgeni oluşturmak için sıraların yanına çömelmiş halde bulmuşlar.
Sirenler susunca da daha önce yaptıkları gibi hep birlikte yine bahçedeki
toplanma alanına doğru koşturmuşlar.
Galiba çocuklara düşünmek haricinde her şeyi öğretmişiz. Müfredat yetiştirme derdine düşüp insan yetiştirmeyi unutmuşuz. Artık öğretmeyi bırakalım da, biraz düşünsünler."
Bugün okullar açılıyor. İlk derste yoklama alırken, bir de Descartes' e göre mevcutları yazalım.
Bakalım sınıfta kaç kişi var?
Paylaştığım örneğin gerçekliği tartışılır belki ama önermesi kesinlikle doğru. Umarım muhteşem sistemimiz çocuklarımızı tornadan geçirmeyi bırakır ve ezberlemek yerine öğrenmeyi teşvik eder hale gelir. Aksi halde, Descartes' ın "Düşünüyorum öyleyse varım" argümanı ne yazık ki bizde ters işleyecek.
Gerçek olan insanın düşünen bir varlık olduğudur, düşünmüyorsa yoktur demektir. Yok olmamak için de düşünmemiz gereken o kadar çok şey var ki.
İyi haftalar.
Yorumlar
Kalan Karakter: