Ülke gündemini takip etmeye çalışmak başlı başına yorucu bir iş haline geldi. Her gün değişen tartışmalar, birbiriyle çelişen açıklamalar, sosyal medyada bitmeyen kavgalar… Ama bütün bu gürültünün arasında esas mesele hala aynı: Halkın hayatı kolaylaşıyor mu, yoksa daha da zorlaşıyor mu?
Mesela, İl Genel Meclisi’nin gündemi aslında köy yolları, içme suyu ve çiftçinin derdi olmalıydı. Ama kürsüde yine tanıdık bir manzara vardı: Ulusal siyasetin kavgası. Sonuç? Yüksek ses, polemik, gerginlik…
Peki soruyorum: Bu tartışmalar köylünün yolunu düzeltiyor mu? Çeşmesinden akan bulanık suyu temizliyor mu? Pazara çıkan bir annenin, pazar arabasını dolduruyor mu?
Aslında tablo sadece Çanakkale’ye de özgü değil. Her gün önümüze yeni bir tartışma atılıyor. Sabah başka bir kavga, akşam başka bir polemik… Ama bunların hiçbiri halkın karnını doyurmuyor, işsiz gence umut olmuyor. Çünkü halkın önceliği belli: kira, fatura, iş, sofra.
Gerçek sorunları konuşmaktan kaçıp toplumu yapay gündemlerle oyalamak ve bu duruma destek olur gibi taraf olmak, vatandaşa yapılan en büyük ihanet haline geliyor. Ekmek derdi varken, fatura korkusu kapıdayken, “gündem saptırma sanatı” tam anlamıyla bir aldatmaca. Bu sadece halkın sabrını tüketmiyor; aynı zamanda umudunu da törpülüyor.
Ama unutulmasın: Bu milletin duyguları güçlüdür. Karnı aç olanın kulağı boş lafa tıkanmaz. Ne kadar sis perdesi çekilirse çekilsin, gün gelir gerçek görünür. Ve o gün geldiğinde vatandaş bir bir hatırlatır: “Benim gündemim sofram, geleceğim, yaşamım.”
Çözüm de aslında orada gizli. Önceliklerimizi hatırladıkça, birlikte çözüm üretme gücümüz artar. Komşuyla dayanışmak, yerel üreticiyi desteklemek, toprağa ve suya sahip çıkmak, sorunlarımızı birlikte dile getirmek… Bunlar küçük ama etkili adımlar. Bizim için en değerli olan, birbirimizin yanında durmak ve ortak yarına güvenle bakabilmek.
İşte o zaman asıl siyaset başlar. Ve o zaman, gerçekten halkın gündemi konuşulmaya başlanır.
İyi haftalar.
Yorumlar
Kalan Karakter: