Yaz geldi mi, köy yollarında egzoz sesi eksik olmaz. Motosikletin pratikliği, yakıt ekonomisi derken hemen her evin kapısında bir tane var artık. Eskiden eşeğe yüklenen çuvallar, şimdi motorun arkasında. Ama dikkat: O motorun üstünde bazen bir çuval değil, bir çocuk oturuyor.
Evet, trafiğe çıkma yaşına erişmemiş, ehliyetsiz, deneyimsiz çocuklar yollarda. Kimi zaman arkada kardeşi, kimi zaman kasksız. Kimi zamanda kaskını plakasına asmış, plaka okunmuyor diye birde kendini güvende hisseden çocuklar...
Hızlı geçiyorlar yanımızdan, sadece rüzgar bırakmıyorlar geride; bir de endişe bırakıyorlar.
İşin kötü yanı şu ki, bu çocuklar motoru kimsenin haberi olmadan kaçırmıyor. Aksine, pek çok kez ailesi veriyor anahtarı eline. “Hadi ekmek al gel” diye başlıyor yolculuk. Sonra bir bakmışsın, çocuk köy meydanında yanlama çalışıyor.
Polis çevirmesi mi? Şansına çevirme yoksa, hız sınırı da kural da yok. Ama ne zamana kadar?
Kazaların istatistiğini tutmak kolay ama bir çocuğun sakat kalmış hayalini ölçmek mümkün değil. Ne yazık ki, her yaz bu nedenle hastaneye taşınan çocuklar oluyor. O zaman sormak gerek: Vicdan yaşımız kaç?
Çocuklarımızın sorumluluk almayı öğrenmesi güzel. Ama önce kendi canının değerini öğrenmesi gerek. Kasksız, ehliyetsiz, bilgisiz motor sürmek “büyümek” değildir. Bu bir özgürlük değil, göz göre göre gelen tehlikedir.
Motoru vermek kolay. Ama bir gün o motorun freni tutmazsa, olan sadece çocuğa değil, tüm aileye olur.
Yani anlayacağınız, ehliyetsiz ve deneyimsiz çocuklar, trafiğin ortasında yalnızca kendilerini değil, hepimizi riske atıyor.
Ebeveynler olarak bu konuda çok düşünmemiz gerekiyor. Her şeyin sorumluluğunu devlete, okul müdürüne ya da karakola atmak kolay. Ama o motosikletin anahtarını çocuğa veren, "Hadi git ekmek al gel" diyen, hızla gittiğinde gururlanıp "bizimki iyice öğrendi" diye anlatan da biziz.
Çocuğumuzun motoru güzel sürmesi değil, hayatı sağ salim sürmesi kıymetli değil mi?
İyi haftalar.
Yorumlar
Kalan Karakter: